Sevgili okurlar her hafta atalarımız için bir nevi iletişim görevi gören sembolleri tanıttığımız köşemizde, bu hafta da bir tabiat abidesi sayılan yerden, Kaz Dağları’ndan yazıyorum sizlere. Doğanın böylesine cömert davrandığı, cennet vatanımızın nadide yerlerinden biri olan Kaz Dağlarına dilerseniz bir de eski Türklerin inanç penceresinden bakalım. Benim için düşünce ve duygu zenginliği olan Kaz Dağları’nı dolaşırken çok etkilendiğim bir konu olan “kaz motifini”nin atalarımız için ne anlam ifade ettiğini, Türk mitolojisinde ona yüklenen önemi ve kutsallığı kısacada olsa sizlerle paylaşmak isterim.

S A R I K I Z’ I N K A Z L A R I

İnsanoğlu düşünme ve düşündüklerini başkalarına aktarma ihtiyacı hissettiği günden bu yana çeşitli sembollerden faydalanmıştır. Bu semboller aracılığıyla kendini ifade edip, iletişim ihtiyacını karşılamıştır. Psikanalist Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung’un da belirttiği gibi, insan zihni, semboller ile düşünmek ve iletişim kurmak üzere donatılmıştır. Toplumların genetik kodları olan semboller, toplum tarafından bir sonraki nesile aktarılarak zaman içerisinde şekillenmiştir. Tıpkı atalarımız için uzun hayatın simgesi olan, kut ve beylik sembolü sayılan “kaz” gibi.

Bildiğiniz gibi, eski Türkler bazı dağların, tepelerin, suların, ağaçların, ve taşların bir iyesi yani ruhu olduğu inancına sahipti. Türk mitolojisine baktığımızda doğadaki her nesnenin bir iyesinin bulunduğunu ve her birinin farklı özelliklerde zuhur ettiğini görürüz. Bu sebeple dağların hem kendi, hem de içinde barındırdığı tüm nesnelerin iyelerine ev sahipliği yaptığını düşünebiliriz. Şüphesiz türlü efsanelerin geçtiği Kaz Dağları da biz Türkler için, geçmişten bugüne yaşatılan geleneklerin halen devam ettiği, herhangi sıradan bir dağ olmaktan çıkarak kutsal bir mekâna dönüştüğü cennetten bir köşedir.

Kaz ile ilgili olarak yaptığım araştırmalardan edindiğim bilgileri sizler için özetleyecek olursam, “Kaz” Türk mitolojisinde ilahi bir motif olarak kullanılır. Atalarımız için derin anlamlar ifade eden bu motif ilk olarak yaradılış destanında karşımıza çıkar. Türk inanç sisteminde kaz Şamanizm’den bugüne ayrı ve özel bir anlam taşımış ve sembolik dilimizin de bir parçası olmuş diyebiliriz. Söz gelimi şaman davullarında kaz figürlerinin yer alması buna en güzel örnektir. Çünkü kaz, şaman (kam) için daima yol göstericidir, ona gitmesi Tanrı ile irtibatında gitmesi gereken güzergâhı belirler, ona öğütler verir. Böylece Şaman ayinlerinde Şamanın kaza binerek göğe yükseldiğine inanılır. Ayrıca Altay Türkleri kendilerinin kazdan türediğine inanır. Kaz aynı zamanda ünlü Türk Hakanı Alper Tunga’nın kızının adıdır. Diğer yandan Dede Korkut Hikâyelerinde kadınların güzelliğinden bahsederken “kaza benzer kızım gelinim” ifadesinin kullanıldığını görürüz. Kaz aynı zamanda metaforik bir özelliğe de sahiptir. Yüksek seviyede bulunanları temsil eder. Eski Uygur metinlerinde Buddha’nın kaza benzetildiğini de bunlara ilaveten yazabilirim.

Şüphesiz Kaz etrafında çeşitli efsaneler de anlatılmaktadır. Bunlardan en bilineni “Sarı Kız Efsanesi’dir. Bu söylencede Sarı Kız ve kaz arasında kurulan bağ, kazların güzellik bakımından Sarı Kız’la eş tutulmasının yanında, onların koruyuculuk özelliğine de dikkat çekilir. Bu noktada çeşitliliği bir yana, Kaz Dağları’nı herhangi sıradan bir dağ olmaktan çıkararak kutsal bir mekâna dönüştüren etkenin, Sarıkız’a ilişkin anlatılar olduğu açıktır.