Pres nedir bilirsiniz! NBA karşılaşmalarında top rakipteyken tribünler, ‘defence’ diye tezahüratlarda bulunur.
Dilimize ‘savunma’ diye çevrilse de esasında ‘defence’,takımı topu kapmaya dönük rakibe pres ve baskı kurmaya çağırır.
Taraftar, aynı zamanda takımı üzerinde de mücadele etmesi için baskı kurar.
Türkiye’deki basketbol karşılaşmalarındaki tezahüratlarda pek yankılanmasa presi futboldan biliriz presi…
Futbolda da pres, teknik ve taktik planın olmazsa olmazlarındandır.
‘Pres futbolu’, rakip üzerinde yüksek tempolu bir baskı oluşturmayı ve oyun kurmasına izin vermemeyi amaçlar.
Mesela İnönü’de Çarşı’nın ‘Kartal gol golgol!..’ tezahüratı, takımı hem topu kazanmaya hem de gol atmaya baskılar…
Futbolda prese, taraftar-yönetim, yönetim-teknik kadro, takım-rakip, taraftar-takım, taraftar-taraftar ilişkilerinde rastlarız…
Evet hepimiz, presi çimde ya da parkede görmeye alışkınız.
Fakat son dönemde özellikle futbolda presin statların dışına taştığını görüyoruz.
Yeri geliyor kulüp başkanları yeri geliyor yöneticiler yeri geliyor taraftar,sözüm ona ‘kulüp menfaatleri’ adı altında kamuoyuna bir pres uyguluyor.
Futbol kulüplerinin siyaset kurumu üzerinde bir baskı unsuruna dönüştürülmesi, iş dünyasına yönelik sistematik bir tehdit aparatı olarak kullanılması gibi örneklere rastlanıyor.
Özellikle kent takımlarının ‘marka değeri’ açısından şehirlerine sunduğu katkı yadsınamaz ama bu katkı, kent ile takım arasında bir alacak-verecek ilişki olarak da tanımlanıp kurgulanıyor. Ki bu doğru değildir!
Zira o takımlar da o kentlerle birlikte vardır!
O kent büyükse, onu büyük yapan ekonomik ve politik nedenler ne ise takımını büyük yapan da aynı nedenlerdir.Bu durum, kişi ve ekiplerin çok üstünde bir noktadadır.
Tabi pres düalite arz eder. Bazen de tersi olur…
Takımları kentlerin tepesinde hegemonik bir yere konumlandırma durumu, geçmişten günümüze siyasi beceriksizliğin ve popülizmin bir neticesi olarak meydana gelmiştir, gelmektedir.
Ortada sportif bir başarısızlık varsa şayet, nedeni bahsettiğim bu yöntemdir!
Elbette bunun istisnası yok değil…
Örnek: Silvio Berlusconi…
İtalyan devi AC Milan adlı futbol kulübünü duymuşsunuzdur.
Berlusconi, 1986 yılında satın aldığında kulüp, iflasın eşiğindeydi.
Yaptığı yatırımlarla takımı önce ülkesinde sonra kıtasında şampiyonluklara taşıdı.
AC Milan tribünleri, Berlusconi’ye besteler yaptı.
Aynı zamanda medya imparatoru olan Berlusconi, ülke kamuoyunda ismini ‘başarı’ ve ‘liderlik’ ile anılır seviyeye ulaştırdı.
Milan halkın takımıydı, Berlusconi de lideri…
Milan’ı kurtaran İtalya’yı da kurtarırdı!
94 yılıydı Berlusconi, yükselen kariyerini tribünlerden aldığı ifadeyi siyasete taşıyarak taçlandırdı: ForzaItalia!
‘Haydi İtalya’ isimli siyasal hareketiyle Berlusconi, ilk seçimde iktidar oldu.
Toplam 9 yıl başbakanlık yaptı…
Onun döneminde İtalya’da rüşvet,yolsuzluk, çıkar çatışması, adalet, kurumların çöküşü, basın özgürlüğüve siyaset-mafya ilişkiyle ilgili tartışmalar yaşandı.
Nihayetinde vergi kaçakçılığından suçlu bulunan Berlusconi, ceza aldı ama yaşlı olduğu için hapisten muaf tutuldu.
2023 yılında hayatını kaybettiğinde yaklaşık 7 milyar dolarlık servetiyle İtalya’nın en zengin üçüncü kişisiydi…
Temiz eller operasyonu sonrası oluşan boşluktan istifade ülkenin liderliğine gelen Berlusconi, Milan’ı ayağa kaldırdı ama İtalya’yı diz çöktürdü…
Bungabunga!
İşte size Berlusconi modeli!
Kulüpler, sosyopolitik sermaye kaynağına dönüşmemeli!
Kulüpler siyaset ve siyasetçinin amaçlarının aparatı haline gelmemeli, getirilmemeli ve özellikle de tamamen samimi duygularla bu sivil toplum yapılarına ve kulüplere sadakat ve bağlılık gösterenler, böylesi sinsi plan ve tuzaklara düşmemelidir.
Futbolun kişiler ve oligarklarcasıçrama tahtası olarak kullanılmasına göz yumulmamalı özellikle de gönüllülükle kar kış demeden destek verenler buna müsaade etmemelidir.
Çıkar gruplarının, rant şebekelerinin, bahis çetelerinin ve yandaş medyanın ortaklığında kurulan girift tezgâhı en çok da kulübün gerçek sahipleri olan taraftarlar fark etmeli ve önlemelidir.
Biliniz, bazıları kulübü değil oturduğu koltuğun gölgesini büyütmek için forma giyer!
Hele ki Robin Hoodtemalıucuz ve gizli kahramanlıklara aldanmamak gerek.
Emin olun adanmışlar ve aldanmışlar bir kenara avanta ve avantajcılar takip altındalar…
Yukarılarda bir ‘bulut’ izliyor ülke futbolunda olan biteni… Ki bilirsiniz bulut sadece yağmur taşımaz gölge de eder yıldırım da düşürür…
Kaynağı belirsiz milyon avrolara, milyar liralık‘bomba’ transferlere, kulüpleri kendine borçlandırıp batıranlara, kulüplerin mallarına çökenlere…
Sırası gelenin ıskalandığı görülmemiş!
‘Pres sahada güzeldir’ diyenlere saygıyla…