İsrail, meşruiyetini çoktan kaybetti ve artık bir terör devleti haline geldi.

Ne inanç ne vicdan ne de hukuk tanıyan İsrail, üzerinden silindir gibi geçtiği Gazze’ye uzanacak her yardım elini koparmaya niyetli.

İşte son olarak İsrail, 12 aktivistin bulunduğu ve insani yardım taşıyan Madleen adlı gemiye ani bir baskınla saldırdı.

Üstelik gemi uluslararası sularda seyir halindeydi, diyeceğim ama bu ilk kez mi oluyor? Mavi Marmara neredeydi?

En ağır bombalarla tarumar ettiği Gazze’yi açlığa mahkûm bırakıp bir lokmanın dahi ulaşmasına tahammül edemeyen İsrail yönetimini artık insana dair sıfatlarla tariflemek mümkün mü?

Hangi insani kural veya yasa bu vahşiliği yargılamakta adil olabilir? Ya da İsrail’e evrensel ilkeleri veya hukuku referans alarak yanıt vermek neye yarar?

İsrail’in Filistinlilere yaptığını zulüm diye tanımlamak hafif kalacağı gibi pervasızlığına ‘terör devleti’ nitelemesi dışında ne denebilir?

Madleen gemisine yapılan ani baskın ve saldırı sonrası İsrail tarafından yapılan açıklamalar, insanlığa meydan okuma cüreti gösteriyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, şöyle diyor: “Selfie yatının yolcuları şu anda güvende, artık şov bitti!”

Evet, bu ifadelere hukuk bağlamında düşündüğümüzde ‘skandal açıklama’ denebilir.

‘Selfie Yatı’ tanımı, kaba bulunabilir!

Ancak insanlığın düştüğü durum itibarıyla bu doğru bir nitelendirmedir!

Zira tüm dünyanın gözleri önünde bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, sakatlar, hastalar katledilirken insanlığın onurunu kurtarmak 12 kişiye mi kalmalıydı?

Uluslararası hukuku savunmak, insanın yaşam hakkı için mücadele etmek şu koskoca dünyada 18 metrelik bir gemiye mi bırakılmalıydı?

Avrupa Parlamentosunun (AP) Fransız üyesi Rima Hassan, Almanya vatandaşı Yasemin Acar, Türkiye'den Hüseyin Şuayb Ordu, Brezilya'dan Thiago Avila, İspanya'dan Sergio Toribio, Hollanda'dan Marco van Rennes, Fransa'dan Baptiste Andre, Reva Viard, Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve gazeteci Omar Faiad…

Bu 12 kişinin 18 metrelik bir gemiyle Gazze’deki ablukayı kırmak adına çıktıkları yolculuk elbette ki saygın ve onurludur!

Ama Birleşmiş Milletler (BM) nerede? Uluslararası Ceza Mahkemesi, Uluslararası Adalet Divanı… Kim takar sizi! Herhalde sizin için soykırıma yeni bir tanım gerek! Cenevre Sözleşmeleri ne diyordu? Hatırlayan var mı?

Gazze’de çocuk ölümlerini ‘savaşın zaruri bedeli’ olarak yansıtan Batı medyasının, ‘Selfie Yatı’ üzerinden yaptığı gündem vicdan onanizminden öte nedir?

Avrupa’da İsrail politikalarını eleştirmek cesaretin konusu olmuşken devletlerin sessizliğine ve etik yitimine şaşırmak aptallık değil midir?

Düşünün, o vahşi ablukayı kırmak onlara mı kalmalıydı? Yaşanan onca ölümden sonra uluslararası kamuoyunu uyandırmak için ‘Selfie Yatı’na mı ihtiyaç vardı?

Ablukayı kırmak aktivistlerden önce devletlerin hukuki sorumluluğu, toplumları ahlaki ve vicdani yükümlülüğü değil midir?

Resmî açıklamalarla lanetlemek, kınamak, hukuksuz diye tariflemek, terör devleti demek neye yarıyor? 7 Ekim 2023’ten bu yana vahşet adına yaşanmayan ne kaldı da bekliyor insanlık?

55 bin insan hayatını kaybetmiş, 126 bin insan yaralanmış ama insanlığın onurunu kurtarmak 18 metrelik bir gemideki 12 kişiye kalmış, öyle mi?

Gazzeli çocukların ölüm ve açlıkla imtihanına el uzatmak iklim aktivisti Greta Thunberg’e kaldıysa vah bu dünyanın haline!

Böyle bir durumda İsrail, gemi için ‘Selfie Yatı’ demiş çok mu önemli?

2,3 milyon Filistinliyi gıdasız, ilaçsız bırakan gaddarlığa karşı filoların hareketlenmediği sularda hukuk kimin umurunda!

İsrail caniliğine direnenlere ve Madleen’in cesur 12 yüreğine saygıyla…