Horoz melekleri görünce Cenabı Hakk’ı memnun edecek şekilde öter. Merkep şeytanı görünce en çirkin bir sesle anırır. Müezzin vakti gelince Rabbini razı edecek bir sesle Ezan-ı Muhammedi’yi okur.

***

Sarhoş şişeyi dikince hem kusar hem de etrafa çirkin kokular saçar. Hem cemiyeti rahatsız ve huzursuz eder hem de Rabbini gazaba getirecek şekilde bağırır, çağırır, nara atar, tehditler savurur. O haliyle de ölürse -Allah muhafaza- imansız gider.

***

İnsan uykuda iken sayıklar. Hz. Allah (cc) da insanoğlunu dünyada ruh haline ve müspet/menfi davranışlarına -amellerine- göre cennet ehli veya cehennem ehli diye ayırır. Tabiidir ki tenekenin konacağı yer ile mücevherin konacağı yer aynı değildir.

***

Dağ başlarındaki ücra köşelerde çalışan köylülerimizin resimlerini duvarlarına asanı görmedim. Fakat din iman ve maneviyat cihetinden fakir, elbise yönünden fakir, ahlak yönünden sıfır, terbiyesiz ve çıplak kadın resimleri ile duvarlarını sözde süsleyen gafilleri çok gördüm.

***

Yüce Rabbimiz Kur’an’ı Kerim-in Kalem Suresi’nde ‘Ey Habibim muhakkak sen muazzam bir ahlak üzeresin’ diye Sevgili Peygamberimizi methetmektedir. O halde bir Müslüman olarak başka milletlerin kitaplarından ahlak dersi almaya lüzum yoktur.

***

Eğer böyle bir hataya düşersek ‘rehberi karga olanın burnu pislikte kurtulmaz’ sözünden hareketle bu aziz milletin başı da dertten kurtulmaz. Ne yazık ki günümüzde olduğu gibi.

HATIRA

Namazında niyazında bir arkadaşım vardı. Bir gün bir gazete almış ve gazetenin hediyesi olarak da yanında İncil vermişler. Müslüman mahallesinde salyangoz satmışlardı anlayacağınız.

***

Bazı hediyeler sırf Allah rızası için verildiği gibi bazı hediyeler de maksatlı verilir. Bir menfaat beklentisi ile veya bir muhatabı sapıtmak, bir fikri, bir inancı empoze etmek için verilir.

***

Arkadaş o İncil kitabını okuduktan sonra fikirleri değişti. Tüm insanlığın Cennet yolcusu olduğu fikrini savunmaya başladı. Doğruları kabul etmez oldu, namazı da bıraktı. Allah-ü Zülcelal (cc) ıslah eylesin (Amin!).

***

SON SÖZ

Esasen insan, inanma ve bağlanma ihtiyacı olan bir varlıktır. İnanma ihtiyacı insanın tabiatından kaynaklanmaktadır. Dünyada da tek kurtuluş yolu İslam ve Kur’an’ın hükümlerini inanarak yaşayıp ve yaşatmaktır.