Şeriatla tarikat iki kanatlı bir kuştur. Günlük bir paket sigara emen bazı dindar geçinenlerden ‘ben de tarikat ehliyim’ diyenleri çok gördüm. Fakat bunların İslam’ın ana prensibi olan namazı bile doğru dürüst kılmadıklarını görünce hayret ettim.

***

Tarikat bir nasip meselesidir. Her faniye nasip olmaz. Olsa da her giren istifade edemez. Veya ‘tarikat içindeyim’ der. Ama İslam’ın ve şeriatın dışında yaşar.

***

Şeriatı yaşayıp tarikattan feyz alan insan rastgele konuşmaz. Ağzını yalandan, gıybetten, lüzumsuz lakırdılardan koruduğu gibi mümkün mertebe günahlardan kaçar.

***

İşte bu ehl-i sünnet yoludur. Ashab-ı Kiram yoludur. Yani Allah dostlarının yoludur. Ne mutlu o muhteremlere. Öyle gönüller vardır ki, zamanla orası çöl olmuş. Öyle çöller vardır ki, zamanla yakınından su patlamış göl olmuş.

***

Öyle insanlar gördüm ki, kumarbaz mı kumarbaz. Alkolik mi alkolik. İpsiz mi ipsiz. Sapsız mı sapsız. Herkesin yaka silktiği şahsiyetsiz bir kişi. Şimdiki moda tabirle toksik bir kişilik.

***

Yıllar sonra bir de bakmışsın ki; öyle bir dönüş yapmış, öyle bir tövbe etmiş ki her an Rabbi ile baş başa.

***

Öyle muhterem zannettiğim şahıslar gördüm ki; yer yüzünün meleklerinden sanırsın. Ama bilmem ki kader mi? Yoksa çevrenin bozukluğundan mı? Sanki şeker şap olmuş.

***

‘Kardeşim nedir bu hal?’ dedim. ‘Akıl verme para ver’ dedi. ‘Ama bir gün hesap kitap yok mu?’ dedim. ‘Benim kaderimde cehenneme gitmek varsa ben oraya giderim. Zaten onu Cenab-ı Hak da biliyor’ dedi.

***

Yani adam gayet sakin. Her türlü günaha dalmış. Suçu da kaderin üstüne yükledi. Ne hikmetse adamın hayatından çok acı olaylar geçti. Bu olaylar da bir günah işleyip eve dönerken meydana geldi.

***

Bir zaman güzel sedası, ezanı ve selası ile cemaati ağzına baktırdı. Bir zaman sonra ‘okuyanlar da sapıtmış’ diye milleti hayal kırıklığına uğrattı. Cenab-ı Hak iman ve Kur’an yolundan cümlemizi ayırmasın (amin)!

KAYIP YÜZ

Işık… Nerden gelir ve kime gider? Işık, sima bulamazsa semada karanlıkta kaybolur! Sen ki; seni gören göz yoksa sanki yoksun, sanki yoksun, yoksun sanki evrende… Ben bakmazsam gözüne kayıp adadır yüzün; gözün kendini görmez! Benimle mânâ bulur bana sattığın hüzün. ‘Muammer Erkul’