Son günlerde Antalya olarak belki de gündemimizin en başında deprem yer almaya başladı. Önce gece vakti, ardından öğle saatlerinde meydana gelen, herkesin yüreğini ağzına getiren iki ayrı sarsıntı sanki bize bir uyarı niteliğindeydi.
***
Bugüne kadar ülkemizin birçok yerinde meydana gelen depremlerde hep “Nasıl olsa bize bir şey olmaz, bizim bölgemiz deprem bölgesi değil” mantığı çoğunluğumuzda hâkim olsa da bu iki sarsıntı aslında bizi sağlam bir şekilde silkeledi.
***
Uzmanı, yetkilisi, vatandaşı hep bir ağızdan depremi konuşmaya başladık; ancak neredeyse yirmi dört saat geçmeden yine olan biteni, o sarsıntı anında yaşadığımız tedirginliği üzerimizden çok çabuk atıverdik.
***
Uzmanlardan özellikle Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, meydana gelen bu depremlerin yerin 100 kilometre altındaki derin plakaların bir hesaplaşması olduğunu belirtirken dikkat çeken uyarısını sadece Antalya için değil, Doğu Akdeniz’in tamamı için yaptı.
***
O ve diğer uzmanlar benzeri uyarılarını yaparken biz ne yaptık peki? Birkaç sosyal medya paylaşımında “geçmiş olsun”, “Allah korusun” temennisi haricinde koskoca bir hiç! Hâlbuki böyle mi olmalı? Doğrusu bu mudur? Elbette değil…
***
Kamu kurum ve kuruluşlarından biz vatandaşlara kadar hepimize o kadar fazla sorumluluk düşüyor ki… Allah korusun, benzeri bir durum daha yaşanması halinde bu defa dua etmeye ya da sosyal medya paylaşımı yapmaya bile zamanımız kalmaz.
***
İşte o yüzden yarından tezi yok gerekli hazırlıklara başlamalıyız. Kullanım ömrünü tamamlamış ve yıkılmaya yüz tutmuş binalar ivedilikle tespit edilmeli, belirlenen bölgelerde çok acil bir şekilde kentsel dönüşüm başlatılmalı. Bu kentsel dönüşüm için üç metre, beş santim hesabı yapmaya kalkan ucuz düşüncelilere de asla prim verilmemeli.
***
Ağustos 1999’daki felaketten bu yana o kadar çok benzeri afet yaşadık ama ne hikmetse bir türlü akıllanmadık. Son yaşadığımız asrın felaketindeki manzaralar, az önce ifade ettiğim “akıllanmadık” kelimesinin net görüntüsüydü aslında.
***
Hiçbir şekilde tedbir almayan sorumlular, gerekli uyarıları dikkate almayan vatandaşlar ve sorumlu olmasına karşın sorumluluk almayan makam sahipleri ortaya çıkan manzaranın müsebbibidir.
***
İşte bu yüzden Nasreddin Hoca’nın “Testi kırılınca yol gösteren çok olur” sözünden yola çıkacak olursak, biz testi kırılmadan gerekli uyarıyı yapalım ki yarın çok geç olmasın.
***
Maazallah sonra dövünmek, yazmak, çizmek, söylemek hiçbirimize bir şey kazandırmaz. Önemli olan yol yakınken gerekeni yapabilmektir. O yol da Antalya için uzak değil.
SON SÖZ
Gelin, vakit çok geç olmadan bize bir uyarı olan bu sarsıntıların dersine çok iyi çalışalım ve karnemiz kırıklarla dolu olmasın.