Pazar günü, Milliyetçilerin toyu vardı.

MHP’nin 14’üncü Olağan Büyük Kurultayı, yoğun katılımla gerçekleştirildi.

Bilge Lider Devlet Bahçeli, bin 295 delegenin tamamını oyunu alarak 11’inci kez genel başkan seçildi.

Ankara Spor Salonu’ndaki tören düzeni, son derece nizami ve saygın bir görüntü verdi.

Türkmen Beyi Bahçeli’nin dikkatle izlenen hitabında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenişi gündeme oturdu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Bu seçim benim son seçimim’ sözlerini hatırlatan MHP Lideri Bahçeli, “Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşması özellikle sol cenahlarda büyük bir iştah ve tahrik unsuru olarak kabul edilmiştir. Buradan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a diyorum: Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur İttifakı olarak yanındayız, beraberindeyiz. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz” dedi.

Bilge Lider, bizim bugünden göremediğimiz neyi görmektedir? Elbette zaman yine kendisini haklı çıkaracaktır.

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin gözünde ilk anlamıyla ‘kurtarıcı lider’ unvanını ne yaparak kazanacaktır?

Türkiye’yi ne beklemektedir? Bunu bugünden, bizim adımıza teorinin ötesine taşmak güç.

Fakat geriye dönük Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptıklarına bakınca ‘kurtarıcı lider’ vasfını hak etmediğini söylemek partizanca olur.

Sayın Erdoğan, Türk siyasetini vesayet odaklarının elinden kurtardı.

Sayın Erdoğan, Türkiye’yi AB sevdasından çekip çıkardı.

Sayın Erdoğan, Türk siyasetini istikrarsızlıktan kurtardı.

Yola çıkarken ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diyen Sayın Erdoğan; 367 krizi, e-muhtıra, kapatma davası, 7 Şubat Mit Krizi, Gezi protestolarında tabuları yıktı, ezberleri bozdu, baba sözünü tuttu.

17-25’te yetmedi, 15 Temmuz gecesi yine Sayın Erdoğan, gösterdiği liderlikle Türk demokrasisini kurtaran isim oldu.

Son 5 yılda küresel salgında, selde, heyelanda, yangında, depremde ve her türlü afette Sayın Erdoğan vatandaşının yanında oldu.

Türkiye ile yetinmedi; Suriyelileri ölümden, Afganları zulümden, Afrikalıları açlıktan kurtardı, her zor durumda imza attığı yardımlarla insanlığın vicdanını kurtardı.

Çeyrek asırda devrim niteliğinde sayısız reform yaptı, yapmaya çalıştı. Ama bugün gelinen noktada partisi, gündelik ekonomik taleplere sıkıştı, tabanda son dalga sörfü yapan yapana…

Ülkesi için onca hizmet üreten bir liderin ‘son’ dediği seçimde kurtarması gereken partisi mi olmalıydı? Oldu, parti teşkilatları kendi içinde ve MHP teşkilatlarıyla öylesine rekabet içindeki dersiniz ‘herhalde ittifaklar’ farklı…

Dolayısıyla bugün halen kararsızlar, küskünler, gönlü kırıklar ikna olmak için Sayın Erdoğan’ı bekliyor. Emin olunuz ki yerel seçimde de sonucu belirleyen Sayın Erdoğan’ın mitingleri olacak.

Birçok ilde sonucu Erdoğan’ın performansı belirleyecek. Mesela Bursa’ya 28 Mart’ta geleceği biliniyor. O tarihten önce kim ‘kazandım’ diyorsa siyaseten bir açıklamadır…

Millet, Sayın Erdoğan’ı anladı, sevdi, saydı, değer verdi, yüceltti. O da bu teveccühün karşılığı her zaman verdi. Toplumsal eşitlenme adına bugün halen çoğu kimsenin uyanamadığı sessiz devrimler yaptı.

Üstelik bunu, yola çıktıklarının ihanetlerine, yanına aldıklarının oyunlarına, önünü açtıklarının fırsatçılıklarına rağmen yapabildi. Çünkü millet, bir tek ona inandı ve onu destekledi.

Milletin duyduğu ve gördüğü vekil eskisi iş takipçilerini, çantacıları, siyaseti rant aracı kılanları, umut tacirliği yapanları o görmüyor ve bilmiyor sanılmasın. Tek tek, isim isim biliyor.

Haliyle bu karo yapısında 31 Mart’ta da hangi ilde olursa olsun zafer, önce ona aittir…

Durun bağlamımız kurtarıcı lider! Ama Sayın Bahçeli ‘Yeni yüzyıl’ diyor. O vakit yaptıkları değil yapacaklarına işaret ediyor demektir.

Yerel seçimi kazanmak Sayın Bahçeli’nin, kurtarıcı liderlik kapsamında gördüğü bir konu değildir bence… Fakat yine de bu seçimi kazanmak o yolu genişletecektir şüphesiz.

Sayın Bahçeli, ‘kurtarıcı lider’ sıfatını, Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak veya Türkiye’yi bölücü terör örgütü pkk illetinden kurtarmak yahut Türkiye’yi emperyalizm ve kapitalizmin açık oyun sahası olmaktan kurtarmak ya da Türkiye’yi Avrupa’ya bağımlılıktan kurtarmak bağlamlarından hepsiyle değilse bile illaki biriyle örtüştürmüştür.

Büyük Türk Milleti, tarihin her zor ve karanlık döneminde çıkışı bulan bir lider çıkarmıştır. Elbette bu gurur duyulası bir tarihsel gerçekliktir. Hiç şüphesiz 21’inci yüzyılda bu sıfata en yakın isim Sayın Erdoğan’dır. Muhtemelen de önümüzdeki dönemde yapacaklarıyla bu madalyayı alacaktır.

Lakin şöyle düşününce bizim gibi tarihsel kökleri ve kültürel kodları güçlü bir millet neden ‘kurtarıcı lider’ aramak zorunda kalır? Ya da kurtarıcı lidere ihtiyaç duyar?

Emperyalist planlar yüzünden mi? Küresel kapitalin işgalinden mi? Türk ve Müslüman düşmanlarının oyunlarından ötürü mü? Yediği tokadın hıncıyla yıllardır kuduranlardan dolayı mı? Birilerinin hayalleri veya ideallerinden mi?

Yoksa sorun bizzat içerde mi? Kapı hiç mi kilit tutmuyor? Düşmanı dışarda ararken içerisi mi hain kaynıyor?

Yoksa Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 22 yılda bizi, yani ülkenin yekûnunu kastediyorum çok badireden kurtardı.

Yine kurtarıcı olacaktır. Velakin hesaplaşma geçe kalmasın, geciken adalet yerini bulamazsa dersini aksatır sınıfta kalır…

Saygıyla…