Bursa'nın simgesidir Ulu Cami.

Etrafına her gün binlerce insanı toplar.

Kimine ibadet ettirir, kimine çınarlar altında su içirtir, alışveriş yaptırır dinlendirir, kimini gezdirir, kimilerini sohbet ettirir.

Ramazan ayı girmeden önceydi.

Camiden çıkıp halkımızı dinlemek istedim.

Cami avlusu yanındaki ulu çınarın altında bulunan banklarda boş olan bir yere oturdum.

Yan tarafımda orta ve ileri yaşlarda olan üç beş kişi siyaset konuşuyorlardı.

Sohbete ortak olmadan kulak kabarttım. 

O sırada çaycı geldi.

Aldılar bardakları ellerine kimi şekerli kimi şekersiz istedi ve bana da ikram etmek istediler.

Teşekkür ettim, aldım.

"Şimdi eğri oturup doğru konuşmak lazım, adam neler yaptı neler"

"Raylı sistemi teee nereye dek uzattı"

"Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Bak, şuradaki (eliyle Ulu Cami’nin batı tarafını göstererek) o çirkin yapıları kaldırdı! Kötü mü oldu, nefes aldı buralar"

Diğerleri çaylarından yudum alarak onayladıklarını belli etmek için başlarını salladılar.

Yanı başımda oturan ekonomiye çekti lafı:

"Emeklilere bir çok yerde indirim yaptı, hükümetin otobüse, trene atmış beş yaş üstü bedava binmesi gibi çok iyi oldu bu indirimler."

"Bir de şu yeni açılan kooperatif marketler güzel oldu valla, çok şey bayaa indirimli."

Elinde bastonu olan:

"Doğru be yaa, et nasıl da beş yüz liradan üç yüz liraya indi."

Bankın öbür ucunda oturan lafa girdi:

"Bee, kentsel dönüşüm ile bizim Yıldırım'a öyle binalar öyle yollar yaptılar ki bir görseniz."

"Eski, köhne, üfürsen yıkılacak evlerimiz vardı, şimdi konforlu dairemiz oldu."

"Yollarımız çamurdan geçilmezdi şimdi otobana benzer yol oldu."

"Çocukları parklardan eve alamıyoruz."

Sözü biri bırakıp, diğeri alıyordu.

"Başkan çok çalışıyor, Allah'ı var şimdi, inkâr edilmez."

"Bir de şu var, Alinur başkan çocukla çocuk oluyor, gençlerle genç, kadınların gönlünü alıyor, yaşlıları gördü mü elini öpüyor, kucaklıyor, büyüklük taslamıyor."

Bastonlu amca tasdik edercesine:

"Aynen öyle be yaa, alçak gönüllü, kendini beğenmiş biri değil."

"Takdir ediyoruz, Bursa'ya yakışan biri, az şey yapmadı."

"Ona sırtımızı dönersek nankörlük etmiş oluruz."

"Bence yine kazanır, kazansın be yaa, ne için kazanmasın, işi biliyor, seviliyor da, eee..."

"Tabi kazansın tabi oyumuzu vereceğiz, değiştirmek olmaz."

"Desenize durmak, değiştirmek yok, yola devam."

Sohbete ben de girdim:

"Tamam da yani, oyumuzu kime vereceğiz?"

Yanımda oturan:

"Daha soran mı yahu, tabi Alinur Aktaş'a!"

Hepsi birden gülüştüler yaşlı kurtlar.

Çaylarını huzurla yudumladılar.

Siyaset yalnız kahvelerde değil; çarşıda, pazarda, cami avlusunda dahi konuşulur, tartışılır oldu.

Öyle ki bu defa çok çekişmeli bir seçim olacağa benziyor.

Bakalım kim, hangisi Nisan 1 şakası yapacak!