Konuşan konuşana.

TV ekranlarında kimi yorumculardan tutun da sokaktaki insanlara kadar son günlerde konu hep Suriyeliler.

Şikâyetler çok.

“İstemezükçüler” öne çıkıyor.

Hemen her yerde aynı şeyler.

Emekli hukukçusundan tutun da eski milletvekiline, emekli ekserinden tutunda siyasetçilere kadar hep Suriyeliler konuşuluyor.

En kestirmeden istenen şey “Gitsinler!”

Dün Esat’ın bombalamalarını görerek “Gelsinler” diyenler bugün “Gitsinler” diyor.

Hadi, gitsinler de göreyim!

Ne için “Gitsinler” deniyor, ne için?

“Gitmesinler” diyenler var bir de onu düşünelim.

Olayın bu tarafını gören yok.

Gitsinler mi, gitmesinler mi sanayicilere sorun bakalım.

Portakal bahçeleri olanlara sorun.

Kayısı bahçeleri olanlara sorun.

Pamuk tarlaları olanlara sorun.

Fabrikası olanlara sorun.

Buğday tarlaları olanlara sorun.

Koyun sürüsü, çiftlikleri olanlara sorun.

Çöp konteynırından cam, kâğıt, plastik, demir gibi öteberi atıkları toplayıp; satıp, gelir elde eden Suriyelileri değerlendiren iş yerlerine sorun.

Bakalım onlar ne diyecekler?

“Pılınızı pırtınızı toplayın, hadi yallah” diyeceklerini mi sanıyorsunuz?

Demezler.

Çünkü Suriyeliler ucuz işçiler.

Kaçak işçiler, sigortasız işçiler, çalışkan işçiler, kaytarmayan işçiler.

Asgari ücretin altında karın tokluğuna çalışmaya razı olan işçiler.

Bu şartlarda yollayabilir misin Suriyelileri?

Hadi yollayın da görelim!

Bak o zaman yukarda saydığım işverenler ne diyecekler, görürsünüz!

Suriyeli meselesinde en çok öne çıkan şikâyet ise çok ilginç!

“Çok doğuruyorlarmış”

“On beş yirmi yıl sonra Türkiye nüfusunun yarısı Suriyeli olacakmış!”

Siz de doğurun.

Eliniz elma, armut toplamıyor ya!..