Büyük kentlerdeki hava ve su kirliliğinde sanayinin rolü yadsınamaz.

Özellikle de çimento ile birlikte en kirletici sektörler arasında yer alan Tekstil ile Hazır Giyim ve Konfeksiyon, başı çekiyor.

İstihdam ve ihracattaki rolleri kutsanarak çevrede neden oldukları tahribat görmezden gelinen bu sektördeki tesislerin, pervasızlığı karşında kent savunması yapmak neredeyse mümkün değil.

Neden?

Çünkü ‘sivil toplum’ konformist bir alana sıkışıp kalmış! Gücün sığıntısı olmuş!

Çünkü ‘akademik’ sıfatlı meslek odaları, politik çıkar bataklığında iki yüzlü bir saplantı içinde!

Çünkü yerel idareler, klişe bahanelerle yetki mağarasına sığınmış; uykuda!

Çünkü ilgili bakanlıklarının taşra teşkilatları, bürokratik bir otlağa dönüşmüş!

Çünkü kentlerdeki çıkar ve rant çeteleri, tutukları köşelerde karşılıklı ‘saldırmazlık’ ilkesinde anlaşmış!

Hal böyle olunca, kente karşı işlenen suçlarda samimi bir ses bulmak çok zor.

Çıkan birkaç cılız sesin de bir çıkar grubunun kazanımı adına bir başka çıkar grubuna yönelik tetikçilikten ibaret olduğu da biliniyor.

Bu manzarada karşı duruş ‘Don Kişotvari’ bir çabayla bireysel cesaret ve fedakârlık alanına sıkışıp kalıyor.

İşte sizinle kör gözün parmağına cinsinden bir örnek paylaşayım!

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) ve Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) tarafından ihracat şampiyonları ödüllendirildi.

Gelenekselleşen ‘İpek Böceği İhracat Ödülleri’ kapsamında Hazır Giyim ve Konfeksiyon şampiyonu yine değişmedi.

Üstelik bu şampiyona ödülü Büyükşehir Belediye Başkanı M. Bozbey, takdim etti.

Seçim öncesi tartışmalı bir konuşmasında ‘çevre’ üzerinden bir hassasiyetle Togg’un yerini eleştiren M. Bozbey, mezkûr törendeki hitabında çevrenin ‘ç’sinden bahsettiği görülmedi.

Şampiyonlarla boy boy fotoğraflar verildi…

Acaba Bozbey, ödülü takdim ederken malum şampiyonun günlerdir Deliçay’a zehir saldığını biliyor muydu?

Henüz çiçeği burnunda M. Bozbey’in gündeminde başka öncelikleri olduğu herkesin malumu. Zira kuruma kendince çeki düzen vermeden kente müdahalesini beklemek hakkaniyetsiz olur.

Kaldı ki bu konunun ana bağlamı da bu değil… Size olayı anlatayım.

Yıldırım ilçesi sınırlarında Ankara Yolu’nun güney cephesinde bir hazır giyim ve konfeksiyon fabrikası var.

Bu fabrikanın kimyasal içeren atık hattı, yeraltından Ankara Yolu’nun kuzeyinde bulunan bir arıtma tesisine uzanıyor.

İddiaya göre bu fabrikanın hattı, bulunduğu bölgede yapılan su ıslah çalışması dolayısıyla patlıyor.

Ve günlerdir her türlü tekstil kimyasalı bulunan zehirli su, Deliçay’a akıyor.

Söz konusu firma, adeta bir çevre felaketi niteliğindeki olaydan ihale yüklenicisi şirketi ve Buski’yi sorumlu tutuyor ve herhangi bir müdahalede bulunmuyor.

İlgili ve yetkili tüm tarafların seyirci kaldığı olay için yalnızca bir muhtar mücadele ediyor.

Şirinevler Mahallesi’nin yeni seçilen Muhtarı Uygun Ümit Koçal, konuyla ilgili yaptığı açıklamasında yetkilere ulaşamadığını belirterek şunları anlatıyor:

Bu konuda hiçbir yetkiliye ulaşamadım. Buski ve ıslah çalışmasını yapan firma ila görüştüğümde bu kimyasal atık sızıntısının o firmaya ait olduğunu belirterek onlarla muhatap olmamı bildirdiler. Ben de ilgili fabrikaya gittim. Yetkililerle görüşmek istedimse de oradaki bir şefle bizi muhatap kıldılar. Şef de yetkiliyle telefon görüşmesi neticesinde bize ıslah çalışması sonucu meydana gelen bu sızıntıyla ilgili sorumluluğun kendilerinde değil Buski ve ıslah çalışması yapan firmaya ait olduğunu ve muhatap olarak onları almamız gerektiğini söylediler. O saatten sonra yetkililere ulaşmaya çalıştımsa da herhangi bir sonuç alamadım. Benim herhangi bir kurumla ilgili şikâyetim yok. İnsan ve çevre sağlığıyla ilgili bir an önce önlem alınmasını ve yetkililerin ilgili kurumları görevlendirmesini rica ediyorum.

Mahalle sakinlerinden Hüsnü Demirpehlivan, “Deliçay üzerindeki atık su hatlarının patlaması nedeniyle yaklaşık bir haftadır sularımız kirli. Bir an önce sorunun çözülmesi bekliyoruz” dedi.

Bir başka mahalle sakini Seyithan Macit, “Bu pis suyla ilgili bayramdan önce aradık. Buski’den gelip fotoğrafını çekip ilgileneceğiz dediler ama bir daha gelmediler. Hala daha pis su akıyor. Gelen giden yok. Su pis akıyor. Çocuklarımız, bilmiyor burada oynuyor. Bu kirli suyun önlenmesini rica ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Gözümüzün önündeki bu çevre katliamını, LiderHaber Televizyonu muhabiri Mesut Çelik’in haberiyle öğrendik. Çevre adına önemli bir habere imza atan Mesut Çelik’i kutluyorum.

Saygıyla…

İşte o haber: