Türk Dil Kurumu (TDK), ‘asgari’ ve ‘cüret’ kelimelerini şöyle tarifliyor:
Asgari: En az, en aşağı, en düşük, en alt; minimal, minimum.
Cüret: Kendini bilmezlik, düşüncesizce, saygıyı aşan davranış, cesaret.
Peki, ücret hakkında ne diyor?
‘İş gücünün karşılığı olan para veya mal; ecir’
Bu tanımlarla içerisinde bulunduğumuz manzaraya bakarsak asgari ücret, ‘iş gücünün karşılığında verilen para veya mal’ olmaktan öte ‘asgari cüret’ olarak önümüze çıkar.
Yalnızca talep eden için değil! Veren için de…
Neden?
Birincisi asgari ücret, bir sosyal koruma enstrümanıdır;tabanı tarifler, üstünü sınırlamaz.Fakat bugün sosyal koruma enstrümanımız, kucağımızdaki davul gibi tokmak başkasının elinde: Ortalama ücret!
Boşuna değil!
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) 29. Olağan Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, asgari ücret konusunda patronlara seslendi:
“Kefenin cebi yok. Elinizi taşın altına koyun.”
Cumhurbaşkanı son derece haklı ama kefeni düşünen kim?KKM’ciler mi?
İkincisi asgari ücret, sosyal güvenlik sistemi açısından sürdürülebilirlik anahtarıdır; çalışan-emekli grafiğini şekillendirir.
Ne kadar çalışan primi ödenirse emekli refahı o kadar artar… En iyi 4’e 1, en kötü 2’ye 1 olması gereken çalışan-emekli denklemi bizde 1,5’a 1 dolaylarında…
İşletmelerinde asgari ücret ve ‘bir tık üzeri’ maaşla personel çalıştıran sermayedarın emekli olduktan sonra aldığı rakamın azlığına dair yaptığı açıklama haber değeri taşır mı?
Sistemsel ve mantıksal akıl yoksunluğuna kategorik yaklaşmamak gerek!
Varsılları doyurmayan rakam, yoksunları nasıl geçindirsin?
Sahi nedir bu rakam fetişi?
Enflasyon odaklı uyuşma elbette!
Gerçekleşen ve beklenen enflasyon arasına sıkıştırılmışmilyonlar…
‘Umutsuzluk Patinajı’ adlı yazıda ifade etmiştim. Yeni yılda rakam 27’yi bulur 28’i görmez… (https://www.liderbursa.com/makale/umutsuzluk-patinaji/90587)
İyi de bu rakam, şans oyunlarındaki gibi bir tahminin konusu mu olmalıdır? Yoksa insani haklar mı konuşulmalıdır?
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, malum sitedeki ilanları açıp kiralık daire fiyatlarını bir kontrol ediyor mu acaba?
Aylık geliri ile güvenli bir konuttaaylık kirasını anca karşılayabilen kişi için de barınma bir hak mıdır?
Peki, temelde hak nerededir?
Hak, cüretin konusu olmamalıdır!
Ne yazık ki bugünkü şartlar, birey ve toplumu ‘hakkı olanı talep etme’ açısından cüret alanına itti. Cüret alanındaki sıkışmanın ürettiği ise şu: Suçun cazibesi, cezanın caydırıcılığının önünde…
Özellikle de ‘emek ve hak’ denklemi üzerine kurulan tüm senaryolar, tikelde ve tümelde yer yer taşkın yer yerse durgun bir cüret iklimi tesis etti.
Emeğe ‘maliyet’ olarak yaklaşıp sürekli kaos ve kriz söylemleriyle emeğin iradesini sindirme cüreti ne kadar gerçekse emek kitlesi açısında ‘hak bilmezlik’ de o kadar gerçek!
Nihayetinde ne görüyoruz?
Hakkını bilmeyenin hak arayışında güncel hukukun tüm normları, yavan ve tatminsiz.
Haliyle ‘hak arayışı’, bir cüret!
Hakkı gözetmeyenlerin vicdani rahatlığı açısından ise tüm semavi öğretiler, ninni kadar keyifli.
Neticede ‘uyuyabilmek’ de bir cüret!
Toplumsal eşitsizliğin derinleşmesinin nedenselliğine baktığımızda yapısal sorunların istikrarını görüyoruz.
Yoksun, neden yoksun? Aslında hepimiz biliyoruz.
Tüm sosyal katmanlar olarak ıskaladığımız ise varoluşsal mütekabiliyetimiz…
Cüretkarlığa değil cesarete öykünenlere saygıyla…