Türkiye’de 2018’den bu yana ekonomide yaşananlar, herkesin malumu!
‘Bilmiş’ değil ‘bildik’ bir yerden ifade etmek gerekirse mevcut şartlara pek de yabancı olduğumuz söylenemez. Bir tekerrür yaşıyor ve aynı refleksleri göstererek farklı sonuçlar bekliyor gibiyiz…
Oysa bugünlerde yaşadıklarımız geçmiş tecrübelerimizden farklı bir bağlam vaat ediyor ki o da şudur: Küresel değişim ve dönüşüm!
Globalde böylesi geçiş evrelerine ‘çalkantılı yıllar’ tanımlaması yapılmış ve bu dönemlerde ‘en uyumlu olan hayatta kalır’ tezinin tezahürü deneyimlenmiş ve bilhassa ‘birleşme/bütünleşme/kenetlenme’ çözümü öne çıkmış.
Hemen her sektörün sorunlar yaşadığı, verimsizlik ve dayanıksızlık içindeki şirketlerin darboğaza sürüklendiği, sermayenin yatırımdan çok korumacılığa yöneldiği zamanlarda kimse için bireysel bir kurtuluştan bahsetmek mümkün değil.
İstediğiniz kadar dayanma gücü ve kapasiteniz olsun böylesi dönemlerde gereken adımları atmadıysanız özellikle de bizim gibi ülkelerde zamanın sizin için geriye doğru akmasını engelleyemezsiniz.
Mevcudu muhafaza etmiş olmanız yetmez! Değişim ve dönüşümü ıskaladıysanız hedef pazarınızda rakiplerinizden çok geride kaldığınız yüzünüze çarpacaktır.
Kabul ediyoruz ki değişim ve dönüşüm, bizde hem çetrefil hem de maliyetli!
Çetrefil çünkü iş yapma tarzımızı genişletemiyoruz. Güç birliği, iş birliği, ortaklı yerine ‘küçük olsun benim olsun’ anlayışının yaygınlığını görüyoruz. Bu da sermayenin küçük parçalara ayrılarak verimsiz kaldığını resmediyor aslında…
Fakat böyle dönemlerde tüm ekonomi tarihi gösteriyor ki ilerlemenin yolu güç birliğinden geçiyor! Yani birlikte iş yapma kültüründen…
Daha önce de benzer bağlamda yazılar kaleme aldım… Dedim ya ‘bilmiş’ bir yerden değil ‘bildik’ üzerinden yani bireysel değil toplumsal deneyimlerden…
Bilirsiniz endüstrisi kurulmayan hiçbir hayvan evcilleşemez! Bakınız eskiden zehirle veya yapışkanla evimizden def ettiğimiz fındık fareleri şimdilerde ‘hamster’ oldu ve kafeslerde besliyoruz. Onlar da dönen bir fasit dairede saatlerce koşup sonra da uyuyorlar…
Teşbihte hata olmaz, bazı sermaye sahiplerinin durumu da tıpkı o kısır döngüde koşan hamster gibi… Hiçbir yere ulaşmayan çember içinde koşup ürettiğini, çalıştığını, başarılı olduğunu sanıyor…
Oysa bugün Türkiye ve Türk sermayesi için gerekli olan o çemberden de öteye kafesten çıkmaktır!
Kafesten nasıl çıkarız?
***
Her ayın son salısı olduğu gibi bu ayda Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Meclis toplantısını takip ettim.
Aynı gün aynı saatlerde Büyükşehir Belediye Meclisi vardı ama ekonomi merakım politikadan ağır bastı…
BTSO Meclisinde kürsü konuşmaları, Başkan İbrahim Burkay’ın 2030 hedefinin benimsendiğini ortaya koyarken TEKNOSAB Lojistik Teknopark Girişim Sermayesi Yatırım Fonu (GSYF) gündeme geldi.
Bu konuda açıklandığı ilk günden bu yana birçok kez yazı kaleme aldım. Ve nazarımda bu işi paha biçilemez kılan Bursa sermayesi veya bir başka deyişle iş dünyasına ‘birlikte iş yapma kültürünü’ kazandırmasıdır.
Özellikle de bu dönemde hayata geçiriliyor olması son derece stratejik ve vizyoner bir adımdır!
Bu projeye dair bir tartışma yahut fikir alışverişi kurmak gerekirse şaibe üretmeyen gerçekçi ve samimi bir yaklaşım ortaya konulmalıdır.
Örneğin ‘neden lojistik?’ deyip tartışılabilir! ‘Projeyi daha erken bitirelim!’ talebiyle tartışma çıkarılabilir ama hüsnü kuruntuyla olmaz…
BTSO Başkanı İbrahim Burkay, Meclis’te yaptığı konuşmasında geniş bir gündem değerlendirmesi yaptı.
Burkay’ın mezkûr başlıkla alakalı ise şu ifadeleri paylaşıldı:
“Biz burada stratejik dönüşümü sağlayacak yenilikçi iş modelleri geliştiriyoruz. Yaklaşımımız şu: Ortaya bir değer konuluyorsa, bu değeri tüm Bursa sahiplenmeli ve fayda görmeli. TEKNOSAB Lojistik Teknopark GSYF, bu anlamda tarihi bir iş modelidir. Kısa sürede tabana yaygınlık açısından Türkiye’nin en büyük fonu haline geldi. Şimdi yeni fonlar için de ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Data Center konusunda da görüşmelerimiz sürüyor. Bu alanda da güçlü bir aktör olacağız. Her bir projemizin merkezinde 57 bin üyemiz bulunuyor. Yeni enstrümanları bu yapıların desteğiyle hayata geçireceğiz.”
Bu fonların kesinlikle devamı gelmeli… Burkay’dan mülhem değişim ve dönüşüm için gerçek anlamda aksiyon alınmalı, fasit dairede değil!
Ekonomide edilgen kalanlara değil etken ve etkin olanlara saygıyla…