Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), 55’inci yıldönümünü kutladı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, tarihi bir konuşmaya imza attı:

“CHP’den bir yol olmayacağı anlaşılmıştır.

Bugünkü CHP DEM’lenmekle kalmamış, kriz ve kargaşaya düşmüş, kapanın elinde kalan bir parti hüviyetine bürünmüştür.

6 Şubat 2024 tarihinde Çağlayan Adliye’sine saldıran ve kahraman polislerimizin zamanında müdahalesiyle ölü ele geçirilen DHKP-C’li iki teröristin kimler tarafından savunulduğu, bu alçaklardan birisinin cezaevindeyken yazdığı mektubu Meclis’te okuyan CHP’linin kim olduğu deşifre olmuştur.

Daha vahimi Çağlayan Adliyesi’nin önünde alnı çatından vurularak indirilen ve layığını bulan bir terörist lehine Anayasa Mahkemesi’nin 6 Şubat 2020 tarihinde açıkladığı hak ihlali kararıdır.

Anayasa Mahkemesi adalet ve hukuk ilkelerine savaş açmıştır.

6 Şubat 2020 tarihinde hak ihlali kararıyla ödüllendirilen DHKP-C’li terörist tam 4 yıl sonra hunhar bir terör saldırısı esnasında hamd olsun imha edilmiş, adalet bir nebze de olsa yerini bulmuştur.

Fakat Anayasa Mahkemesi haini haklı görmüş, Türk polisi de hak öyle değil böyle olur mesajıyla gereğini yapmıştır.

Mahkeme Başkanı, utanmadan sıkılmadan hala Anayasa Mahkemesi kararlarının 153’üncü maddeye göre kesin olduğundan bahisle gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağını iddia etmektedir.

Bay Zühtü, senin ve bir kısım üye arkadaşının aklayıp hak ihlali kararıyla taltif ettiğiniz cani 6 Şubat’ta terör saldırısına teşebbüs etti, polislerimizi yaraladı ve bir vatandaşımızın da hayatına mal oldu, haberin oldu mu? Bu rezaleti duydun mu?

Hak ihlali kararlarıyla Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik ve tarihsel haklarına ölümcül darbeler vurduğunuzu ne zaman ve daha neyin olması sonucunda görecek ve anlayacaksınız?

Bey hey vicdansızlar, teröristin hakkı mı olur? Teröre hak mı verilir? Dünyanın neresinde hukuka ihanet gölgesi düşürülmüştür?

Anayasa’nın 153’üncü maddesinin bireysel hak ihlali kararlarını kapsamayacağına göre, neyin dayatmasını yapıyorsunuz? Kimlere mesaj ulaştırıyorsunuz? Nereye hizmet ediyorsunuz?

Polislerimize ve Adliye çalışanlarımıza da bu vesileyle geçmiş olsun diyor, vefat eden vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Anayasa Mahkemesi artık milli güvenlik sorunudur.

Mahkeme başkanı ve mahut üyeler devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, toplumsal huzur ve güvenliğin muarızı haline gelmişlerdir.

Böyle gidemez, böyle bir mahkeme yapısı Türkiye’de yüksek yargı organları içinde yer alamaz, almamalıdır.

Verdiği skandal hak ihlali kararlarıyla iç barış ve huzur ortamını sarsan ve kaos üretim merkezi olduğunu teyit eden Anayasa Mahkemesi, tekrar ifade ediyorum ki, ya kapatılmalı ya da yeni baştan yapılandırılmalıdır.

DEM’cilerin, DEM’lenmiş CHP’nin ve diğer marjinalleşmiş yedeklerinin Anayasa Mahkemesi’ni siyasi siper haline getirmeleri Türk hukuk sistemine sürülmüş kara bir lekedir.

Teröriste hak ihlali kararı veren bir mahkeme Türk milletinin mahkemesi olamaz, bunun adına da adalet denilemez.

Milliyetçi Hareket Partisi 55 yıldır dava ve demokrasi mücadelesini hukuk sınırlarına bağlı kalarak yürütmüştür.

Haklıydık, ama hakkımız yendi.

Gözümüzden yaşlar, içimizden kanlar aktı; gene de kalkıp devlete bir şey demedik.

12 Eylül cunta mahkemesinin önünde tek başına savunmasını yapan ve 4 Haziran 1981’de asılan Cevdet Karakuş’un,

20 Ağustos 1981’de darağacında vedalaştığımız İsmet Şahin’in,

27 Mart 1982’de boğazına ilmik geçirilen Fikri Arıkan’ın,

2 Mayıs 1982’de idam sehpasına vakarla yürüyen ve 12 Eylül’ün arkadan kumandalı taşeronlarına meydan okuyan Cengiz Baktemur’un,

13 Ağustos 1982’de yağlı urganla şehit edilen Ali Bülent Orkan’ın,

31 Ocak 1983’de henüz yirmi yaşındayken anasının dahi bakmaya kıyamadığı bir çağda darağacına çıkarılan Ahmet Kerse’nin,

5 Haziran 1983’te darağacına tekbir getirerek ve arka arkaya cesaretle yürüyen Selçuk Duracık’ın ve Halil Esandağ’ın,

7 Ekim 1980’de acımasızca asılan Mustafa Pehlivanoğlu’nun hak ihlali kararlarını verecek, haklarını savunacak, gidenleri geri getirecek bir mahkeme, bir mekanizma, bir sistem var mıdır?

3 Ekim 1978 tarihinde, işinden evine döndüğünde arabasından inerken, 17 yaşındaki oğlu Mustafa Haşatlı ile birlikte şehit edilen İstanbul İl Başkanımız Recep Haşatlı’nın,

24 Haziran 1979 tarihinde eczanesinde şehit edilen Manisa İl Başkanımız Cemil Çöllü’nün,

‘Biz buraya başkan değil, şehit adayı seçiyoruz’ diyecek kadar inanmışlık gösteren ve 29 Haziran 1979 tarihinde de şehit edilen Zeytinburnu İlçe Başkanımız Avukat Bekir Şendilmen’in,

25 Aralık 1979 tarihinde Çankaya İlçe Başkanlığımızı yürütürken şehit olan Hamza Uzgören’in geldiğimiz bu aşamada hak ihlali kararını veren bizzat millettir, mukaddesattır, tarihtir, elbette hikmetinden sual sorulmayacak Cenab-ı Allah’tır.

4 Ocak 1968’de, Ankara Site Yurdunda kahpe kurşunlara hedef olan ilk şehidimiz İlahiyat Fakültesi öğrencisi Ruhi Kılıçkıran’ın,

8 Haziran 1970’de şehit olduğunda 24 saattir aç olduğu anlaşılan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Yusuf İmamoğlu’nun,

21 Mart 1970’de, mahsur kalan arkadaşlarına ekmek götürmek isterken alçakların kurşunlarına hedef olan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi Süleyman Özmen’in,

23 Kasım 1970’de, ciğerlerine hava basılıp üç gün süreyle işkence yapıldıktan sonra pencereden atılarak şehit edilen Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Dursun Önkuzu’nun hayat ve varlık hakları yok sayılırken çürümüş demokratlar, küstah özgürlük savunucuları neredeydi? Hangi deliktelerdi? Dava arkadaşlarımızın uğradıkları meşum ve menfur saldırılarının bedelini şimdi kimler, nasıl ödeyebilecek?

Bir cinayeti istismar edip asılsız ve ahlaksız şekilde Milliyetçi Hareket Partisi’ni ve Ülkü Ocakları’nı töhmet altında bırakan kokuşmuşlar, hayatınızda bir defa bile olsa ülkücü şehitlerimizi hürmet ve rahmet niyazlarıyla hiç andımız mı? Hiç hatırınıza getirdiniz mi?

Hiçbir ihlal kararıyla telafi edilemeyecek haksızlıklara uğradık.

Ancak hiçbir zaman duruşumuzu bozmadık, davamızı satmadık, nedamet duymadık, ülkemize ve milletimize sitem etmedik.

Bugün Anayasa Mahkemesi’nin adalet ve hukuka kesif bir cephe açtığı kanaatindeyiz.

DEM’lenmiş CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ni mevzi yapmasını, bölücü teröristlerin dayanak haline getirmelerini dış bağlantılı bir operasyon olarak değerlendiriyoruz.

Yeminli Türkiye düşmanları faaldir.

Ülkemize operasyon çekilmektedir.

31 Mart 2024 tarihinde Türk milleti operasyon maşalarına hesap soracaktır.

Merkezi yönetimle uyumlu yerel yönetimlerin tesis ve tecellisi Türkiye’nin gücüne güç katacaktır.

CHP’nin yeni adresi Kandil’dir.

DEM, CHP’yi kafa kola almış, tehditlerle zincire vurmuştur.

Özgür Bey erkenden havlu atmış, nihayet çuvallamıştır.

Cumhur İttifakı devlete sahip çıkacak, vatana sahip çıkacak, bayrağa sahip çıkacak, demokrasiye sahip çıkacak, milli kaynaklara sahip çıkacak, istiklale sahip çıkacak, Türkiye Yüzyılının mimarı olacaktır.”

***

Türkmen Beyi, Bilge Lider Devlet Bahçeli’nin bu ifadeleri ülkemizin karşı karşıya kaldığı risk ve tehditlerin arkasındaki odakların maskesini düşürmektedir.

Her bir satırına imza atacağımız bu sözleri yorumdan daha kıymetli bularak tarihe not düşmek ve arşivime aktarmak üzere birebir aktardım.

Bugün duyulan, görülen ve yaşanan olaylar neticesinde MHP ve Bilge Lider Bahçeli’nin kıymeti her geçen gün daha iyi anlaşılmakta ve anlaşılmaya devam edecektir.

Türkmen Beyi’ne sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

Saygıyla…