Sürüp giden zararlı bir işten ne denli erken vazgeçersek, daha sonra uğrayacağımız zararı o denli azaltmış, sonuç olarak o kadar kâr etmiş oluruz. Bu cümlenin aslı ‘Zararın neresinden dönülse kardır’ atasözümüz.
Yaklaşık 2 aydır bir başka deyişle 8 haftadır Antalyaspor’da başarısız saha yönetiminin verdiği zararı sağır sultan bile duymuştu. Yönetim ise ÜÇ MAYMUNU oynuyordu.
Bizler, yani sadece Antalyaspor’un menfaatini düşünen yazar takımı ısrarla bu konunun üzerine gittik. Nihayet ÜÇ MAYMUNU oynayanlar sesimize itibar etti.
Dün daha doğrusu önceki gece kırmızı beyazlı yönetim Teknik Direktör Erol Bulut ile yolları ayırma kararı aldı. Bana göre geç ama yine de alınmış doğru bir karar.,

Gidenin arkasından konuşmak gibi bir huyum yok. Karakter yapım da buna müsait değil. Sadece şunu söyleyebilirim; Erol Bulut, ne dediği belli olmayan ipe sapa gelmez konularla ortaya çıkıp gündem olmaya çalışan biriydi.
Kim ne derse desin Bulut, bir futbol dahisi değildi. Hele hele kriz yönetimi nedir bilmeyen biriydi. Takımla uğraşmak yerine 8 haftada başardığı tek şey CASUS/HAİN yalanını ticaret etmesi ve BASIN ile KAVGA etmesi!
Bana göre daha önce yapılması gereken kan değişikliği zaruretiydi ve öyle de oldu zaten. Şunun da altını çizmekte yarar var; Erol Bulut’u Rıza Perçin ve yönetimi göreve getirdi. Buna rağmen yaptıkları ortada.
Erol Bulut’u ne yönetim, ne tribünler, ne gazeteciler ne de futbolcular istemedi diye göndermedi. Antalyaspor’un gidişatını iyi görmediği, dolayısıyla kan değişikliğinin iyi olacağını düşündüğü için Erol Bulut ile yollar ayrılmak zorunda kalındı. Bu kadar net.
Detaylarını yazmayacağım. Bildiklerimi kırmızı beyazlı camianın zarar görmemesi adına kalbimin derinliğinde saklayacağım.
Bundan sonrası takımın başına kim getirilir bilemem. Bu konuda isim vermem ve telkinde bulunmam doğru ve etik olmaz. Zaten medyanın da görevi değil. Ancak nereden bakılırsa bakılsın iş hiç kolay değil!

Tek temennim; Antalyaspor’un başına getirilecek yeni hocası, giden hocasını aratmaz! Lafı çok uzatmadan şunu söylemek istiyorum; bu şehir ve bu taraftar nasıl ki, geçmişte birçok isme sahip çıkmışsa birçoğunu küllerinden yeniden doğmasına vesile olmuş ise yeni hoca içinde aynısını yapacaktır.
İyi gününde de kötü gününde de alkışlayacaktır. Bundan da zerre kadar kuşkum yok. Yeter ki Antalyaspor’u içinde bulunduğu durumdan ve burhandan çekip çıkarsın.
Peki bu noktadan sonra ne yapmalıyız? Yapılması gereken çok şey var. Öncelikle ŞEHİR AİDİYETİ mevzusunu derhal harekete geçirmeliyiz. Uyuyan hücreleri uyandırmalıyız.
Çünkü zaman birleşme zamanı. Karadenizliler horonu, doğulular halayı omuz omuza ya da yan yana oynarlar. Doğru mu? Doğru. Peki ya biz? Yani Antalyalılar ve bu şehirde yaşayıp soluk alıp verenler?
Oyunlarımız da bile karşı karşıyayız! Bir dönem ÂNTALYASPOR” dendiği zaman Düden Şelalesi’nin bile durduğu Antalya’da bize ne oldu da “AN” dendiği zaman kaçar olduk?
Acayip adamlarız vesselam. Bu şehrin kulübünün gelişmesini, genişlemesini kim neden istemez anlamak mümkün değil. Trabzon’un nüfusu 1 milyon bile değilken, Antalya’dan daha güçlüyse, bunun tek sebebi horonu omuz omuza oynamalarından kaynaklıdır.
Yanisi şu; mesele Trabzon ya da Trabzonspor olunca, ayrışmıyorlar, ayrışmadıkları gibi de inanılmaz birlik ve beraberlikle yedi düvele karşı savaşıyorlar. “Bize her yer Trabzon” diyorlar.
Biz Antalyaspor adını duyduğumuz adında kaçıyorsak dönüp kendimizi sorgulamamız lazım. Bizler ne kadar Antalyalı ve Antalyasporluyuz? Antalyaspor’a ne verdik, Antalyaspor’dan ne aldık?
Kızmaca yok ha. Biz seyirci miyiz yoksa taraftar mıyız? Önce bunu belirlememiz lazım. Takım mağlup olmuş, fark yemiş, umurunda bile olmaz. Bu seyircidir. Yani müşteridir. Taraftar ise iyi günde de kötü günde de takımının, yönetiminin yanında olandır.

Bu şehirde, “Antalyaspor ligden düşsün, yetmez üçüncü lige düşsün, aklı başına gelsin” diyen insanları biliyorum! Bazılarının gönülden değil kızgınlığından söylediğini de biliyorum.
Bakın millet; Antalya, Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi. Bunu unutmayın. Turizm kadar bu şehrin arması Antalyaspor’a da çok ihtiyaç var. Turizme güneş, kum, deniz lazımsa bu şehrin çocuklarına da Antalyaspor lazım.
Birlik ve beraberliğin olmadığı, kulübün şehirle bütünleşmediği, insanların Antalyaspor’a öcü gibi baktığı bir ortamda, bırakın Rıza Perçin’i, tarihin en başarı bakanı mezarından kalkıp gelse bir şey olmaz!
Velhasıl velkelam. Yapılacak iş kenetlenmek, karşı karşıya değil horondaki gibi omuz omuza verip bütünleşmeliyiz. Yoksa kâbus görmeye devam ederiz.