Çarpık yapılar mı? Çarpık zihinler mi?

Deprem kuşağında yer alan ülkemizde bir sarsıntı yaşanıyor, hemen kentlerimizi endişe, panik ve korku sisi kaplıyor.

Sanki hiç beklenmedik sürpriz bir gelişmeymiş gibi gündem aynı ezber ve klişelerle dolu gevezeliklerin işgaline uğruyor.

Yetmiyor, ‘deprem ülkeleri’ açısından çığır açıcı bir keşfe de imza atarak bu işin bilimine magazinsel derinlik kazandırıyoruz.

Ne güzel memleket!

Artık konuşmayı bıraksak mı? Acaba hepimiz işimizi ‘düzgün’ yapmaya mı odaklansak biraz?

***

Her birimiz işimizi öylesine çarpık yapıyoruz ki toplumun tüm katmanlarında çarpık zihin temsili ile karşılaşıyoruz.

Nedir çarpık zihin?

Bugünün teknolojisi, malzeme kalitesi, mimarlık/mühendislik birikimi ve yönetmelikler bağlamında düşündüğünüzde insanımız, yeni yapılmış bir binadaki iş yeri veya konutunda bile kendini güvende hissetmiyor.

Vatandaşın deprem anında kendini sokak dışında hiçbir yerde güvende hissetmiyor olmasını, salt deprem ve ölüm korkusu ile açıklayamayız.

Bu, esasında birbirimize güvenimizin de ölçüsünü ortaya koymaktadır. Yani hiç kimse işini düzgün yapmadığı gibi hiç kimsenin işini düzgün yaptığına dair de bir inanç ve güven birliğine sahip değiliz.

Yani çarpık binalar gibi çarpık zihinleri de hep birlikte inşa ediyoruz. Güven bunalımına neden oluyoruz.

Kimse yeni yapılmış da olsa ‘bu bina depremde yıkılmaz veya zarar alsa da bir yaşam hakkı tanır’ güvenine sahip olamıyor.

Neden? Çünkü kendisi de işini ‘düzgün’ yapmadığını bildiğinden herkesten ve her şeyden şüphe ediyor.

‘Şüpheden, endişeden, korku ve panikten arınmak istiyorsanız işinizi düzgün yapın’ diyebiliriz herhalde?

***

Dün, Bursa Fuar Merkezi’nde (BFM) KFA Fuarcılık tarafından düzenlenen ilk fuar olan Rising City Yapı ve Yaşam Fuarı açılışındaydım.

40 firmanın yer aldığı fuar, inşaat sektörünün içinde bulunduğu hali resmeder nitelikteydi. Eski ihtişamlı günlerini arayan sektörün karakteridir; krizden en son çıkar, tıpkı medya gibi.

İnşaat toparlanmadan ekonomide iyileşmeden bahsetmek zor. İnşaat toparlar mı? İşte o zor!

Fuara 16 ülkeden 200’ün üzerinde alıcı katıldı. Onlardan önemlisi ise Bursalıların ilgisiydi. Konut ihtiyacını ve talebini okumak mümkün.

Kentin bilindik müteahhitlik markalarından biri, fuara özel 100 daireyi 2 milyon 450 bin liradan başlayan fiyatlara satışa çıkardığı için en kalabalık standa sahipti.

Ötede deprem izolatörü bulunan bir binanın maketi vardı, o standa ilgi yoktu diyemeyiz ama ötekisi kadar değildi.

Bu kıyaslamada ne görüyoruz? Toplumun önceliğinin ne olduğunu elbette!

Konut alırken siz nelere dikkat ediyorsunuz? Kendinize sorun lütfen. Ya da bir başka soru, konut alabiliyor musunuz?

İçinde bulunduğumuz faiz ve maliyet sarmalında hangimiz konut almanın hayalini kurabiliyor ki?

Öyle günlerdeyiz ki hem herkes haklı hem de herkes mağdur!

***

İronik, ‘yükselen kentler’ fuarının karşı holünde ‘Bursa Karavan Show’ fuarı vardı. Acaba kaç kişi ‘konut alamıyoruz, bari karavan alalım’ diye düşünmüştür? Veya ‘nasılsa konutumuz var bir de karavanımız olsun’ diyenler kimlerdi?

Bursa Valisi Erol Ayyıldız, konut fuarında tüm stantları BTSO Başkanı İbrahim Burkay ve beraberindeki heyetle birlikte ziyaret etti.

Projeler hakkında bilgi alan Vali Ayyıldız, katılımcılara iyi dileklerini iletti. Vali Ayyıldız, sonrasında karavan fuarına da uğradı ve araçlara olan ilgisi dikkat çekti.

Protokol heyeti fuar turunun ardından basına açıklamalarda bulundu. Başkan Burkay, Bursa Fuar Merkezi’nde (BFM) yeni bir dönemin kapılarının aralandığını belirterek KFA Fuarcılık’ın bu yıl itibarıyla BFM’de her sene 20’den fazla uluslararası fuar düzenlemeyi hedeflediğini duyurdu.

KFA Fuarcılık’ın kısa zamanda kat ettiği mesafe düşünüldüğünde Başkan Burkay’ın müjdelediği bu hedefin gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğuna şüphe yok.

Şüphesiz, kentimizin üretim gücü ve potansiyelini daha görünür kılacak fuarlar, hem şehrimiz hem de ülkemiz ekonomisine katkı sunacaktır.

***

Hayata değer katmak adına işini düzgün yapma gayretinde olanlara saygıyla…