Türkiye’de yepyeni bir siyasal gerçeklik inşa ediliyor.
Yakın geçmişte politikacılar ve partilerinin çıkarlarını öne alan yaklaşım, artık yerini ülkenin ve milletin menfaatinin öncelendiği bir tavra bırakıyor.
Bu yıkıcı yenilik, gerçekleşmekte olan geleceği de haber veriyor.: Edilgenlikten kurtarılmış etkin bir siyaset ve bağımsız politikalar…
Kabul etsek de etmesek de bu yeni siyasal yapının iki mimarı var: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lider Devlet Bahçeli.
İki liderin, ülkesi ve milletiyle devleti güçlü kılmak adına büyük bir gayret gösterdiğini ve gövdelerini yükün altına koyduğunu yadsımak söz konusu olamaz.
Özellikle de ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi uğruna verilen mücadele, siyasal kazanımlara değil ülkenin ilerlemesine odaklanıldığını her açıdan ortaya koyuyor.
Bu bağlamda MHP örneğini sürekli ifade ediyorum.
Tüm anketler gibi sokaklar da ‘Türk Milliyetçiliği’ olgusunun yükselişine işaret ediyorken MHP, bu ivmeyi oy hesabıyla siyasal kazanıma dönüştürmekten geri duruyor ve hatta bir yönüyle yarım asırdan uzun süredir bedelini ödediği fikrin nimetlerinden ‘önce ülkem ve milletim’ diyerek sakınıyor.
MHP, sırf ülkenin ve milletin çıkarı için külfete, çileye ve küfeyi taşımaya razı geliyor.
Oysa geçmişte ve bugün farklı siyasi partilerin pratik örneklerini sergilediği gibi kendilerine yönelik ‘ikbal siyaseti’ geliştirip niceliksel büyümelerini görülmemiş noktalara taşımaları mümkünken MHP, kitlenin önünde sürüklenmek yerine kitleyi doğru yola sürüklemeyi tercih ediyor.
Seçim, sandık, oy, pusula, makam ve mevki hesabı gütmeyen bu tercih her yönden soylu bir tavır olarak hem siyasal organizasyonu hem de ülkenin geleceğini yeniden tasarlıyor.
Fakat cılız ve etkisiz de olsa bazı siyasal yapıların ‘Türk Milliyetçiliği’ üzerinden bir istismar alanı geliştirdiğine şahit oluyoruz.
Genel ve yerel seçimlerde terör ve uzantılarıyla her türlü ittifakı yaparak makam ve mevki edinenlerin bugün ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine dair şüphe ve şaibe üretme merkezi gibi çalıştığını görüyoruz.
Mezkûr hedefi baltalamak, karalamak ve engellemek için toplumun sinir uçlarını ve duygu bağlarını titreştirecek unsurların başında gelen ‘Milliyetçiliği’ istismar ettiklerini müşahede ediyoruz.
Neyse ki Büyük Türk Milleti feraseti ile bu istismar tuzağını boşa çıkardığı gibi ülkemizin terör belasından arındırılmasının önemini de kavrıyor.
Bunu, istismarcıların içine düştüğü siyasi acizliğe ve krizlere bakıp anlamak da mümkün, MHP teşkilatlarındaki yüksek konsantrasyonda görmek de!
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine ilişkin dün basın toplantısı düzenledi.
MHP İl Başkanlığı’ndaki toplantıda Büyükataman, yeni başlatılan ‘Hayırlı Günler Komşum’ ziyaretleri ve ‘Derdiniz Derdimizdir’ sohbetleri hakkında bilgi verirken İl Başkanı Muhammet Tekin’den aldığı cevabı paylaştı:
“Bursa’nın 17 ilçesinde ilk 4 günde 300’den fazla programa imza atıldı…”
Dikkat buyurunuz! Ortada bir seçim yok. Ve MHP tam kadro sokaklarda!
Vatandaş, ‘Terörsüz Türkiye’ hedefinden çok ekonomik koşullara tepkili durumda iken MHP, sahadaki kaygıları, dertleri ve eleştirileri göğüslüyor.
Bu, liderler düzeyinde sağlam bağlarla kurulan Cumhur İttifakı’na teşkilatlar düzeyinde MHP’nin ne ölçüde inandığını ve sahip çıktığını ortaya koyuyor.
Basın toplantısında MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’a ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi üzerinden ‘Türk Milliyetçiliği’ istismarı yapanlar hakkındaki düşüncesini sordum.
Bursa Milletvekili Büyükataman, “Bizden ziyade, devleti ve milleti ziyadesiyle yormuş olan bu temel problem alanının çözümüyle alakalı toplumun nasıl baktığı ve değerlendirdiği önemli. Umuyor ve temenni ediyorum ki bu problem çözüldüğünde, çözüme katkı koymak yerine maksatlı bir şekilde ayak bağı olmaya ve meseleyi farklı noktalara sürüklemeye gayret gösterenlere milletin sandık önüne geldiğinde bir cevabı olacaktır” dedi.
Büyükataman’ın yanıtı, milletin MHP’ye güvendiği kadar MHP’nin de millete inandığı ve güvendiğini resmediyor…
Önce ülkem ve milletim diyenlere saygıyla…