Yeni eğitim-öğretim yılına sayılı günler kaldı. Millî Eğitim Bakanlığının açıkladığı 2025-2026 takvimiyle birlikte öğrenciler, veliler ve öğretmenler için hazırlık telaşı başladı. 8 Eylül’de ders zili çalacak, 16 Ocak’ta ilk dönem sona erecek. Elbette sadece takvim değil, bu yılın eğitime dair gündemi de oldukça yoğun.
***
En çok konuşulan başlıklardan biri kırtasiye alışverişi. Fiyatlar, velilerin şimdiden yüreğini sıkıştırıyor. En ucuz haliyle 2 bin 500 ila 3 bin lira arasında bir masraf öngörülüyor. Ancak biraz daha kaliteli ürünlere yönelmek isteyenler için bu rakam 15 bin lirayı bulabiliyor. Kısacası defter, kalem ve çanta artık yalnızca öğrencilerin değil, velilerin de sırtında ağır bir yük.

***
Bir diğer gündem ise okul kıyafetleri. Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in açıkladığı yeni düzenlemeyle serbest kıyafet uygulaması kaldırıldı. Bundan böyle öğrenciler yeniden tek tip kıyafetle sınıflara girecek. Bakan Tekin, “Velilerimize maddi külfet getirilmesini önlemek için serbest kıyafet uygulamasını kaldırdık” diyerek kararın gerekçesini ortaya koydu. Doğrusu, bu değişiklik yalnızca ekonomik değil, sosyolojik açıdan da önemli. Çünkü serbest kıyafet, yıllardır sınıflar arasında görünmez bir ayrım yaratıyordu. Kimisi marka bir çantayla, kimisi sıradan bir gömlekle sınıfa adım atıyor; bu da çocukların arasındaki uçurumu derinleştiriyordu. Tek tip kıyafet, en azından bu çatışmayı törpüleyebilir.

***
Ancak şu noktayı da gözden kaçırmamak gerekir: Tek tip kıyafet velilere daha az maliyet getirse bile, kırtasiye giderleri halen bir yangın yeri. Eğitim, bir ülkenin geleceği için en büyük yatırım alanıdır. Fakat bu yatırımın yükünü sadece velilerin sırtına bırakmak, çocuklarımızın eşit fırsatlarla eğitim almasının önünde engel teşkil ediyor.

***
Özetle, yeni dönem bir yandan umut ve heyecan, diğer yandan kaygı ve hesap kitapla başlıyor. Öğrenciler 8 Eylül’de sıralarına oturacak, yeni defterlerini açacak. Biz yetişkinlere düşen ise onların bu yolculuğunu kolaylaştıracak adımları atmak. Çünkü eğitim, yalnızca takvim yapraklarında değil, hayatın her anında en büyük gündemimiz olmak zorunda.
