Kestel Soğuksu Bölgesi ile alakalı ilk yazıyı kaleme aldığımda tarih Mart 2021’di.
O dönemde YeniDönem Gazetesi’nde çalışıyordum, 11-12-13 Mart tarihlerinde konuyu gündeme getirmiştim. YeniDönem’den ayrıldıktan sonra ne yazık ki yazılarım silindi ama basılı gazetelerde o yazılar duruyor. Hatırlayanlar olacaktır.
Sonrasında çıkardığım haftalık Bursa Görüş adlı gazetede de Soğuksu Bölgesi ve sanayi bölgeleri ile ilgili yazılar kaleme aldım. Dönemin Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır ile bu konu hakkında röportaj yaptım. Yayınladım. Aynı akıbete uğradı.
BTSO Başkanı İbrahim Burkay’a, bölgede adı geçen ilgili kooperatif başkanı İbrahim Gülmez’e sorular yönelttim. Projenin askı sürecini takip ettim, seçim döneminde önceki Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’a Merinos’ta Bilal Erdoğan’ın katıldığı bir program çıkışında ‘neden askıdan indirildiğini’ sordum. Geçiştirdi…
Esasen 2017 yılına Recep Altepe’nin başkanlık dönemine uzanan ve o tarihlerde ‘rezerv alan’ diye bilinen hazine arazisinin TOKİ’ye konut alanı olarak devri ve sonrasındaki sürecin, sanayi evresi somutluk kazanalı çok oldu.
O günlerde yazdığımızda kentin daha önemli konuları varmış gibi umursayan olmamıştı. Dönemin İMO Bursa Başkanı Mehmet Albayrak ve eski Büyükşehir Başkanı Erdem Saker, ilk yazıma yanıt vermiş ve konuyla ilgili ikinci yazıda görüşlerini aktarmıştım.
Şimdi birileri konuyu ilk defa kendilerinin ortaya çıkardığı iddiasıyla şövalyelik taslasa da bizim yazdığımız günlerde onların para peşinde koştuğunu cümle alem biliyor.
Bunu neden yazıyorum? Çünkü her zaman dediğim gibi dijitale güven olmaz, kent hafızası korunamaz! Yazarsınız bir sorumsuz gelir siler ve hepsi puf olur… Sonrası malum ‘Abdurrahman Çelebi!’ vakası…
*** 
Geldiğimiz noktada bu konuya dair söylenecek çok şey varmış gibi görünse de esasen süreç oldu ve bitti. Orada bir OSB kurulacak ve Bursa da bunu kabul edecek…
Neden? Çünkü artık çok geç. Süreç yasalara uygun işledi ve nihayete yaklaştı. İtirazın veya umulduğu gibi ‘Kent Anayasası’ tanımlaması yapılan Çevre Düzeni Planı’nın bu işi engellemesi pek de mümkün değil. ‘İstemezükçü’ diye mimlenen sivil yapıların da bu süreci tersine çevirmesi zor. Kuru gürültü… Dostlar eylemde görsün…
Olursa da nedeni başka etkenler olur!
Ayrıca 20 yıllık Nilüfer Belediye Başkanlığı’nda ilçede sanayinin genişlemesini her zaman destekleyen, seçimden önce BTSO’yu ziyaretinde sanayinin önünü açma sözü veren, seçildikten sonra da UTİP’in ödül törenin de sanayiyle ilgili sözünün arkasında olduğunu vurgulayan bir Büyükşehir Belediye Başkanımız var. Ki bugün de bu konuda net bir karşı tavır aldığını gösterir beyanı veya tutumu yok. 
Peki, almalı mıdır?
İşin açığı kişisel anlamda Mart 2021’de yazdığım sert ifadelerin arkasında dursam da bugün farklı düşünüyorum. 
Çünkü Bursa: En büyük 4’üncü büyükşehirse… İhracatçı kent ise… İşsizlik sorunu yok ise… Toplumsal refahı diğer illere göre daha ileride ise… Eğitim ve sağlıkta imkanlar daha yaygınsa… Medyası etkin ve güçlü ise… Yatırım çekiyorsa… Siyaseten ciddiye alınıyorsa…
Tüm bunların başat aktörü ister kabul edin ister etmeyin sanayidir, Bursa’nın sanayi birikimidir.
Sanayiyle gelişen ve büyüyen ekonominin imkân ve konforunu yaşayıp sanayiye karşı olmanın ne gibi bir mantığı olabilir?
Yahu çevre önemli! Yahu tarım önemli! Diyebilirsiniz. Ama bu konuda ne kadar samimisiniz! 
Çevrenin ve tarımın öneminin neresindesiniz? Ne yapıyorsunuz? Kişisel rantınız söz konusu olduğunda da bu çevre ve tarım hassasiyetinizi gösteriyor musunuz? Zerre yok…
Aksine şehri her anlamda kirlettiği aşikâr patronlara hürmet ve dostluk besliyorsunuz, daha da doğrusu -dan besleniyorsunuz. Ne yazık ki sivil toplum bu halde… Konformistler!
*** 
Siyasete gelince onda da sivil toplum gibi asıl temel pragmatizm…
İçinde bulunduğumuz ekonomik şartlarda iktidarın yatırımın önüne ket vurması beklenebilir mi? Daha fazla istihdam ve ihracat için elbette yatırımı destekleyecek. 
Muhalefet de konuya hiç şüphesiz işine geldiği gibi yaklaşacak. O zaman konu aklı selime kalacak. Doğru ve hakkaniyetli politika hangisiyse o öne çıkacak.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İl Başkanı Muhammet Tekin’in geçen hafta bu konuya dair yaptığı açıklama metnindeki yaklaşımı önemli ve takdir edilesidir.
Tekin, açıklamasında şöyle demiş:
Çiftçimizin arazisinin değerlenmesi, düşük maliyet yüksek fayda ile sanayicimize üretimini kolaylaştıracak faktörlerin her açıdan devreye alınması, ihracat kapasitemizi arttırarak ülkemize döviz girdisi sağlanması, işsizlikten yakındığımız bugünlerde istihdamı destekleyecek ve arttıracak adımların atılması her Türk Evladının olduğu gibi bizim de önceliğimiz ve üstlendiğimiz görevlerin, sorumluluğumuzun gereğidir.
Kestel/Soğuksu’da yapılması düşünülen İleri teknoloji sanayi bölgesi sürecini tarım arazilerimizin korunması, ihtiyaç dahilinde ise sanayicimizin haklarının savunulması ve kamu yararı sağlanması noktasında değerlendiriyoruz.
Kamu yararı olmayan, dar bir çevrenin menfaatlerini önceleyen her türlü yaklaşımın karşısındayız. Bu bağlamda Bursa’mızın nitelikli tarım arazilerinin talan edilmesini doğru bulmuyoruz.
Çevre Düzeni Planı çalışmalarında da tarım ve orman alanı olarak geçen bu bölgede çalışmalar Bursa Kamuoyunun vicdanında aklanarak, Bursa ve ülke ekonomisine katkı sağlanması esasları üzerinde denetlenebilir bir süreç ile işletilmesi önemlidir.
İlgili aktörlerin bu samimi çağrıya kulak vermesi gerekir. ‘MHP’nin endişeleri, kamunun endişeleridir’ denip konuya netlik kazandırılmalıdır. Kentin ortak aklı işletilmelidir. 
Yoksa olay, ay ışığında şamatadan öteye geçmiyor, geçemiyor. 
Önce ülkem diyen sanayicilere saygıyla…