Ortadoğu coğrafyası bir kez daha ateşe verilmiş durumda. İran ve İsrail arasındaki gerilim, artık savaşın soğuk gölgesinden çıkıp sıcak bir çatışmaya dönüşmüşken, dünyanın süper gücü olarak tanımlanan Amerika Birleşik Devletleri de bu savaşın içine fiilen dahil olmuş durumda. Diplomasi raflara kaldırıldı, diyalog susturuldu, silahlar konuşuyor.

Peki, bu gürültüde unuttuğumuz bir ses var mı?

***

Evet, var:

Mustafa Kemal Atatürk’ün sesi; Yurtta sulh, cihanda sulh.

***

Bu söz, yalnızca bir temenni değil, bir devlet felsefesiydi. Cumhuriyet’in kurucusu, bütün bir ömrü savaş meydanlarında geçmiş bir asker olarak, en büyük zaferin barış olduğunu söylemişti. Savaşın acılarını yaşamış bir milletin lideri olarak, savaşın değil, barışın egemen olduğu bir dünya için seslenmişti insanlığa.

***

Bugün, İran-İsrail hattında yaşananlar sadece iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi, hatta küresel barışı tehdit ediyor. ABD’nin müdahalesiyle bu savaş, bir bölgesel çatışmadan çok daha fazlası haline geldi. Enerji yolları, ticaret dengeleri, mülteci akınları ve daha da önemlisi binlerce sivilin yaşamı tehlike altında. Kimin haklı, kimin haksız olduğundan önce, kimin sağ kalacağı sorusu artık daha gerçek.

***

Barış çağrısında bulunmak, savaş karşıtı olmak zayıflık değil; aksine, aklın ve vicdanın göstergesidir. Atatürk'ün "cihanda sulh" ilkesi, bugün tam da bu yüzden hayati bir anlam taşıyor. Çünkü barış yalnızca sınırlarımızda değil, sınırlarımızın ötesinde de egemen olmalı ki, kendi yurdumuzda da huzur içinde yaşayabilelim.

***

Türkiye’nin bu savaşta tarafsızlığını koruması, çatışmaya değil diplomasiye alan açması, tarihsel sorumluluğunun ve Atatürk’ün mirasının bir gereğidir. Herkesin saf belirlediği bu yangında, barışın safında olmak kolay değildir. Ama doğrusu budur.

***

Ortadoğu bir satranç tahtasına dönmüşken, piyonların hayatları üzerine yapılan bu büyük oyun, kazananı olmayan bir felakete dönüşmek üzere. Ve biz bu satrançta ne vezir olmalıyız ne de piyon. Biz masa başında barışı konuşan, barış için arabulucu olabilen bir aktör olmalıyız.

SON SÖZ

Bugün, dünya liderlerinin Atatürk’ün bir asır önce söylediği o cümleyi yeniden ve yüksek sesle hatırlaması gerekiyor: “Yurtta sulh, cihanda sulh.”

Çünkü barış, bir zamanlar yalnızca bizim için bir kurtuluştu. Bugün ise tüm insanlık için bir zorunluluk.