Çekingen kişilik bozukluğu; yoğun yetersizlik hisleri, utanç duygusu, reddedilme, eleştirilme ve onaylanmama korkusu ile karakterize bir kişilik bozukluğudur. Bu hisler, kişinin hayatının birçok alanını olumsuz yönde etkilese de özellikle kişilerarası ilişkilerinde zorluklara neden olmaktadır.
Bu zorluklar, ilişkilerde yaşanan ketlenme ve kaçınma davranışları ile yakın ilişki kurma güçlüğü olarak kendisini gösterir. Çekingen kişilik bozukluğu yaşayan bireylerin İlişkilerde “görünmez” olmaya çalıştıkları vurgulansa da, bu görünmezlik deneyiminin altında yatan nedenlerin yeterince anlaşılmadığı düşünülmektedir.
Winnicott (1965), “Saklanmak bir eğlence ama bulunmamak bir felakettir” demiştir. Saklambaç oyunundan yola çıkarak yapmış olduğu bu alegori, saklanmanın ve görünmek istememenin, bulunmak istememek anlamına gelmediğini vurgulamaktadır.
Bu bozukluğa sahip kişiler için reddedilme korkusu o kadar güçlüdür ki bir ilişkide reddedilme riskindense sosyal izolasyonu seçerler. Bu bozukluğa sahip kişilerde davranış biçimi hafif ila aşırı arasında değişebilir. Aşağılanma ve reddedilme korkusuna ek olarak, bu bozukluğa sahip kişilerin diğer ortak özellikleri şunlardır:
Aşırı hassastırlar. Eleştiri veya onaylanmama durumlarında kolayca incinirler. Varsa, çok az yakın arkadaşları vardır ve sevileceklerinden emin olmadıkça başkalarıyla ilişki kurmaya isteksizdirler. Kendilerini kişisel açıdan çekiciliği olmayan biri olarak ve/veya başkalarından aşağı görür.
Sosyal ortamlarda ve ilişkilerde aşırı kaygı (gerginlik) ve korku yaşarlar, bu da onları başkalarıyla birlikte olmayı içeren faaliyetlerden veya işlerden kaçınmaya yönlendirir. Yanlış bir şey yapma veya utanma korkusu nedeniyle sosyal durumlarda utangaç, beceriksiz ve çekingen olma eğilimindedirler.
Potansiyel sorunları çokça büyütme eğilimindedirler. Çok nadir olarak yeni bir şey denerler veya risk alırlar. Kendilerini yetersiz ve değersiz görmektedirler. Zayıf bir benlik imajlarına sahiptirler.
Çekingen kişilik bozukluğu nedeni tam olarak bilinememekle birlikte, diğer kişilik bozuklukları gibi genetik, çevresel faktörler, ebeveynleri rol model alma, yaşananların etkisi ve nörotransmitter sistemlerdeki düzensizlikler bu kişilik örüntüsünü tetikleyebilir.