Eskiden ne güzeldi aslında… Derme çatma barakalardaki poliklinikler, sıcağın bağrında, yağmurda, çamurda, esen rüzgarda kuyruklara girip saatlerce eczane önünde sıra beklemek; muayene olabilmek için bir tanıdık bulup torpil yaptırabilir miyim diye çalmadık kapı bırakmamak…

***

Hatta şanslıysan, tedavi olduktan sonra küflü ranzalarda, pislik içerisindeki yataklarda iyileşmeye çalışmak… Daha da önemlisi, temizliğin neredeyse haftada bir yapılmasından dolayı yemekhanesinden koridoruna kadar birçok alanda cirit atan fareler arasında iyileşme mücadelesi vermek…

***

Kısa yazdım, anlaşılsın diye. Ama yazı uzun da olsa kısa da olsa, Hz. Mevlana’nın “Ne kadar anlatırsan anlat, karşıdakinin anladığı kadardır” cümlesi bir başka değer kazanıyor. Muhtemelen birazcık düşününce “Ne diyor bu adam?” diyebilirsiniz. O yüzden fazla merakta bırakmadan detaya geçeyim.

***

Son günlerde Antalya gündemini bir hayli meşgul eden, eski adıyla SSK, yeni adıyla Atatürk Devlet Hastanesi’nden bahsediyorum. Eski halini hatırlamak adına biraz ironiyle giriş yaptım ama acı gerçekleri de bazılarına hatırlattım aslında. Çünkü hastanenin hem geçmişini bilip hem de artık ömrünü tamamladığını görmek için ekstra bir çaba harcamaya gerek yok.

***

Bu şehirde yaşayanlar çok iyi bilir: Burası neredeyse şehrin en eski sağlık merkezi haline gelmişti. Artık zamana yenik düşüp yükünü kaldıramaz hale geldiğini gören yöneticiler ve iktidar mensupları, yepyeni bir anlayışla, yine vatandaşın hizmetine sunulmak üzere, tam 300 yatak kapasiteli, modern çağın donanımlarına uygun bir bina yapmak için kolları sıvıyor.

***

Ama karşılarına hemen klasik “istemezükçüler” çıkıyor. Projede eksik olan bir kısım var, bu alanda bir eksiklik var diye çıkmıyorlar; direkt söyledikleri şudur: “Burayı yıkamazsınız!”

İyi de kardeşim, yenisi yapılacak!

“Yapamazsınız!”

Zannedersiniz ki, bu hastane yıkılınca tüm hastaların tedavisi bitecek, millet her türlü sağlık hizmetinden mahrum kalacak.

***

Yahu arkadaş, bu memlekette yepyeni cihazlarla donatılmış devasa şehir hastanesi, yine benzeri şekilde Eğitim Araştırma Hastanesi, Kepez Devlet Hastanesi hatta Döşemealtı Devlet Hastanesi yapılmışken siz neyin kafasını yaşıyorsunuz da bu şehrin yepyeni bir yatırım almasına karşı çıkıyorsunuz? Anlamak mümkün değil.

***

Neyse ki yıllardır bu tür zihniyeti anlamamanın, daha doğrusu anlamak istememenin haklı gururunu da yaşadığım için kendimi tebrik ediyorum.