Bizim sokağın alt tarafında bir başka sokak daha var.
Evler gıcır gıcır.
Apartmanlar pırıl pırıl.
Binalar süslü, konforlu.
Sokak sakinleri havalı.
Beyleri şık, alımlı.
Bayanları sükseli, lüks sevdalı, allı, boyalı, alımlı, çalımlı.
Gençleri büyüklerinin yolunda.
Burunlarından kıl aldırmıyorlar.
Yerlere bakmazsan güzel bir sokak.
Ama ya yerler, kaldırımlar?
Apartmanların, evlerin kapı önleri, kaldırımlar çöp dolu.
Evinden çıkanın elinde bir plastik çöp poşeti.
Hemen kapının önüne bırakıyorlar.
Apartman girişine, merdiven basamaklarına bırakılmış gene bir kaç renkli plastik çöpler görülüyor.
Binaların kapı önleri keza aynı.
Evler, apartmanlar, binalar lüks olsa da kapı önleri çöp yığını.
Kapıya çöp bırakanlar kendileri.
Hâlbuki çöp konteyneri on metre ötelerinde.
Sonra da kalkıp gitmiş şikâyet etmişler:
"Apartmanımızdaki daire sakinlerinin çöpleri bunlar" demiyorlar.
Onları uyarıda bulunmuyorlar.
Çünkü ufaktefek çöpleri görmezden geliyor, pis kokular yayacağını hesaplamıyorlar.
Apartman yöneticileri çöp sahiplerinin dikkatini çekmiyorlar.
Uyarmıyorlar.
Oysa çöpler kendi mutfaklarının çöpleri.
Kendi binalarında oturanların çöpleri.
Şikâyetçiler kendi apartman sakinlerinin veya tanıdıklarının şikâyeti.
Dışarıdan veya öbür sokaktan gelip şikâyet edenler değil.
Çöpler o sosyetik sokağın çöpleri.
Başka sokağın çöpleri değil.
Kendi çöpleri.
Herkes kendi evinin, apartman veya binasının önünü temiz tutsa şikâyet olmaz.
Hatta "Medeni, aydın ve bilinçli insanların oturduğu temiz sokakları var" diye sözleri edilir.
Hâlbuki kendi evlerinin önünü ve apartman içindeki dairelerin çöp çıkarmalarını önleseler hiçde şikâyet edilmez, temizlik işçilerine de iş çıkmaz.
Çöpler onların çöpleri.
Başka sokaklardan getirip o sokağa çöp bırakan yok.
Boşuna başka sokak sakinlerini şikâyet etmesinler...