Bir meslek olarak seçersin polisliği.
Polis olmak cesaret ister.
Yürek ister.
Görgü, bilgi, kültür ister.
Okuluna gidersin polis olmak için.
Eksikliğini giderirsin dersleri alarak.
Uzun yıllar üzerinden çıkarmayacağın resmi elbiseni giyer, şapkanı başına silahı beline takar yirmi dört saat milletin, halkın can, mal, namus bekçiliğini, korumasını yaparsın.

Polisimiz bizim polisimiz.

Senin benim, bizim polisimiz.
Hırlısıyla hırsızıyla...
Sarhoşuyla ayyaşıyla...
Kanun tanımazlarla uğraşır.

Devlet düşmanıyla karşılaşır.

Millet hainleriyle boğuşur.

Din düşmanlarıyla mücadele eder.

Birliğimize, beraberliğimize göz diken düşmanlarımızla uğraşır.

Polis bizim evladımız.

Senin, benim, bizim hepimizin canlarıdır.

Kızımızın kocası, torunumuzun babasıdır.

Polis asla yalnız değildir.

Bir şekilde başı sıkışan kim olursa olsun hemen bas bas bağırır:

"İmdat, polis yok mu?"

Evinde, iş yerinde, çarşıda pazarda, okulda, sokakta, trafikte bir çirkin olay olduğunda...

Başınız belaya girdiğinde tartışmada veya kavgada hemen "Poliiis" diye onlar çağırılır.

Daha birçok istenmeyen olaylarla karşılaştığımızda hemen polis çağırılır.

Ammaa...

Düzen bozucular, toplum düşmanları, vatan hainleri daima polisi düşman görürler çünkü engeldir onlara polis.

Ve terör yanlıları polisi hedef alırlar.

Daha dün yetiştirilmiş, kullanılmış olan yetişkin bir çocuğun yaptığı gibi.

Devir döndü, zaman değişti.

O nedenle artık Türk polisine de "VUR" emri ve yetkisi verilmelidir.

Dünkü olayda olduğu gibi yürekler yanmamalı, ocaklar sönmeneli, eşler dul kalmamalı, evlatlar öksüz bırakılmamalı.

O nedenle polis kendi can güvenliği için gerekli gördüğü anda hedefini vurmalıdır.

Yoksa onlar canlarımızı vuruyorlar.

Cani ruhların polislerimizi şehit etmelerine artık dur deme zamanı gelmiştir.

Yeter artık, YETER.

Polise "VURUN" deyin.