Hırslı üç atlı kılıçlarını kuşanarak meydandalar.

O diyor ki "Ben"

Öbürü diyor ki "Ben"

Beriki diyor ki "Ben"

CHP'den bahsediyorum.

Kılıçdaroğlu "Ben burdayım" diyor.

"Beni atlayamazsınız" diyor.

"Beni yok sayamazsınız" diyor.

Sevenleri çok.

İsteyenleri yabana atılacak kadar az değil.

Yeniden CHP'nin başında görmek isteyenler var.

İmamoğlu tutuklu.

Tutuklu olmasına rağmen eli partinin üstünde.

Ona danışılmadan bir iş yapılmıyor sanki.

Sık sık cezaevine gidip istişare yapmadan Özgür Özel bir girişim yapmıyor.

Ortak hareket ediyorlar.

İkisi de hem Kılıçdaroğlu'na hem Gürsel Tekin'e karşılar.

Kırk yıllık partili olan Tekin partiden ihraç ediliyor.

İstenmiyor.

Hatta kovulmaya kalkılıyor CHP binasından.

Tekin sabırlı davransa da sabrı taşmak üzere.

Ve taştı da:

"Hakkımı haram ediyorum, beni konuşturmasınlar"

Demek ki bir bildiği var!

Keşke konuşsa.

Özgür Özel ülkenin en eski partisinin genel başkanlığı keyfini yaşamadan öyle bir girdaba yakalandı ki...

Ne yapsa olmuyor.

Ne etse tutmuyor.

İçeride bunlar olurken mahkeme soruşturmaları, yargılamalar, rüşvet verme itirafları, rüşvet alma itirafları, rüşvet dağıtma itirafları aldı başını gidiyor.

CHP, azgın deniz dalgalarında oradan oraya savrulan gemi misali savrulup duruyor.

Kurultay sıkıntıları oldukça can sıkıcı.

Mahkemelik.

Şikâyetler oldukça ciddi.

Dava günü kararını bekledik dün.

Veee....

Derken mahkeme karar veriyor.

"Davayı erteledik"

Haftaya dananın kuyruğu kopacak.

Şapka düşecek kel gözükecek.

El mi yaman bey mi yaman görülecek.

Yoksa Adalet mi yaman belli olacak.

Olacak ama CHP o günden sonra sütliman olur mu?

Hiç de olacağa benzemiyor.

Çünkü kılıçlar kuşanmış.

Atlar döşenmiş.

Biniciler hırslı.

Maaşerin üç atlısı misali "Hodri meydan" çekiliyor.

Ne olacaksa mahkeme kararından sonra olacak.

Ama bana öyle geliyor ki Kızılca kıyamet o zaman kopacak...