Öyle sahip çıkıyorlar ki adeta toz kondurmuyorlar.
Savunuyorlar.
Sahip çıkıyorlar.
Savcılık iddianamesini ve soruşturmasında ki belgeleri
yok sayıyorlar.
"İftira" diyorlar.
"Erdoğan'ın yirmi yıllık saltanatına son verecekti önünü kestiler" diyorlar.
Önünde duruyorlar.
Söz söyletmiyorlar.
Arkasını kolluyorlar.
Suçlama yapan herkesi yalanlıyor suç işleyenleri savunuyorlar.
Hukukçular tartışıyor.
TC kanunlarına göre binlerce sayfalık iddianameyi yorumluyorlar.
Konuyu kapsayan yasaları tek tek sıralıyorlar.
Avukatlar konuşuyor .
Emekli hakimler konuşuyor.
Emekli savcılar konuşuyor.
Yani, mesleğinin erbabı kişiler delillere göre, yasalara göre olması veya olabilmesi olasılığı olan, yargılama sonunda verilebilecek cezaları ortaya koyuyorlar.
Bir hukukçu "Otuz iki yıl ceza alır" diyor.
Emekli savcı "Yirmi sekiz yıl ile cezalandırılır" diyor.
İddianameye "İçi boş" da dense...
"Bundan bir şey çıkmaz" da dense...
Bülbül gibi şakıyan şahitler, itirafçılar
ve diğer ispatı inkâr edilemez gerçekler ortada oldukça İmamoğlu'nun cezaevinden salıverilmesi mümkün gözükmüyormuş.
İddianamedeki gerçeklere rağmen hâlâ İmamoğlu'na toz kondurmuyorlar.
Bravo yani.
Hem de öyle bir bravo ki olursa bu kadar olur.
Parti'nin içine sürüklenmesi muhtemel sarsıntıları dikkate alan yok.
Oysa CHP parça parça olmuş halde Darmadağınık ve fakat hâlâ İmamoğlu ön planda.
Gürsel Tekinciler bir yanda.
Kılıçdaroğlu yanlıları bir yanda.
Özgür Özelciler bir yanda.
Ve tabiki İmamoğlu taraftarları diğer yanda.
Hiç kimse bunca ispata rağmen hem partilerine hem İmamoğlu'na toz kondurmuyorlar
İmamoğlu CHP'den İstanbul halkına hizmet etsin, eksik kalan yatırımları tamamlasın, halkın yaşamına dokunan yatırımları yapsın diye seçilmişti ama iddianamede görülen o ki kendi ve yandaşlarına hizmet etmeyi deçmiş, kendilerine yatırım yapmışlar.
Olursa bu kadar olur.
Öylesine sahipleniyor öylesine devletin savcısına yükleniyorlar ki sanki asıl suçlu savcı.
Atalarımızın dediği gibi:
"Sanki dersin sütten çıkmış ak kaşıklar"