Ülke seçime giderken hava alacakaranlık.

Adaylar seçmenden oy istiyorlar.

Kimi yerlerde seçmenler adaylardan çok partilerine bakıyor.

Adayın kim olduğuna pek aldırmıyor.

Kimi yerlerde ise aday öne çıkıyor.

Seçmen duruyor, düşünüyor.

Kararını vermiş görünüyor.

Kararsız kimse yok gibi.

Adaylara şöyle bir bakıyor, geçiyor.

Geriye dönüyor.

Yirmi otuz yıl öncesine gidiyor.

Unutmuyor.

Yaşadıklarını hatırlıyor.

Eşine çalıştığı iş yerinde yapılanları hatırlıyor.

Kızının üniversite kapısında ikna odalarına alındığını hatırlıyor.

Oğlunun askerde yemin töreninde şanlı Türk ordusuna hizmete yollayıp onun yeminini görmeye gittiğinde eşini başörtülü, kendisi sakallı olduğu için kışlaya alınamadığını hatırlıyor.

Bazı siyasi partilerin onların yanında olmadıklarını aksine buna onay verdiklerini hatırlıyor.

Dindar ve mütedeyyin insanlara hor bakıldığını hatırlıyor.

Başörtülülere hakaretler edildiğini hatırlıyor.

"Kamusal alan" diye bir şey icat edilerek başörtülü, sakallı, şalvarlı insanların dışlandığını hatırlıyor.

"Modern ve Medeni" diye batıya özenip insanları kutuplaştırdıklarını hatırlıyor.

Saçma sapan kılıklı kimi tiplerin gruplar halinde gösteri yapıp toplumu ayrıştırmaya çalıştıklarını hatırlıyor.

Dalıp gidiyor.

Yirmi sekiz Şubat aklına geliyor.

Duruyor düşünüyor.

Sonra on beş Temmuzu hatırlıyor.

Tankların önünden geçip gidenleri hatırlıyor.

Asil ve büyük Türk milletinin direnişini hatırlıyor.

Amerika'nın uydusu olduğunu hatırlıyor.

AB'nin kölesi olduğunu hatırlıyor.

Sonra muhtırayı, darbe girişimini hatırlıyor.

Sonra hepsini bir kalemde silip atan... ABD'ye kafa tutan...

AB'yi silkeleyip savuran...

"One minute" diyerek içimizdeki Siyonistleri deşifre eden ve bu asil milletin  yıllardır beklediği siyasi lidere kavuşmanın heyecanını yaşarken ABD ve AB'ye bağımlı, askeri mühimmat, uçak, tank ihtiyacından kurtaran ve artık kendisi üreten...

Kendi savaş araç ve gereçlerini yapan, satan bir ülke olurken ülkenin alt yapısını Edirne'den Ağrı'ya, Hakkari'den Muğla'ya modern hâle getirildiğini görüyor , yaşıyor, takdir ediyor.

Sonra terörü bitiren harekâtları izliyor. İçi rahatlıyor.

Bu seçmen "Bütün bunları yapan bir siyasi lideri ve onun aday gösterdiklerini bırakıp  maceraya yelken açayım mı?" der mi?

Bu seçmen sandığa giderken dünü alıp bu güne getiriyor.

Bu seçmen hayalperest olup alacakaranlığa yürür mü?

Ne dersiniz?