Başlığa bakıp da bir antika müzayedesi falan yaptığımı sanmayın. Hele hele müzayedeye katılıp pey sürdüğümü hiç sanmayın. Ben yaşananları ve olabilecekleri işaret ediyorum.

Ben size Antalya’da son dönemde yaşananların özetini anlatıyorum aslında. Büyükşehir Belediyesine yönelik RÜŞVET/YOLSUZLUK operasyonu sonrası yaşananları!

Muhittin Böcek’in tutuklanması ile başlayan aksiyon dolu SATIŞ gündemli siyaset. Biz 3 ayı aşkın süredir bu SATIŞ meselesini canlı örnekleriyle yaşıyoruz. Güç, mevki, makam ve kendini kurtarma derdinde olanlardan SATAN SATANA filmini.

Hani hep derler ya, “BENDEN SONRASI TUFAN” diye tıpkı onun gibi bir şey. Resmen toplumsal çürümüşlüğün tezahürü bu. Ahlaksız ve çıkar odaklı politikaların eseri.

Muhittin Böcek’in tutuklanması ile bir SATIŞ FURYASIDIR gidiyor. Kendi güvendiği, yıllardır birlikte çalıştığı mesai arkadaşları kendisini bir bir SATIYOR Böcek’i!

İsterseniz baştan başlayayım bu SATIŞ MEMURLARINI saymaya! Konyaaltı’ndan getirilen Serkan Temuçin! Böcek’i ilk satan isim oldu. Böcek, kendi eliyle makam mevki vermişti ona.

Sonra Tuncay Saruhan. Böcek bu ismi de Konyaaltı’ndan yetiştirip Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne taşımıştı. Böcek bu isme de önemli makam ve mevkiler vermişti.

Yine Konyaaltı Belediyesi’ndeyken elinden tutup Antalya Büyükşehir’e taşıdığı isimlerden biri de Mustafa Gürbüz’dü. Böcek, bu isme de önemli görev, makam ve mevkiler vermişti.

Bu üç isim bir çok kişinin ulaşmak isteyip de ulaşamadığı, oturmak isteyip de oturamadığı GENEL SEKRETER YARDIMCILIĞI görevlerini ifa etti. Hem de yüksek maaşlarla.

Ayrıca ANTEPE Genel Müdürlüğü koltuğuna oturttuğu İsmail Erdoğmuş'ta satanlar kervanına katılan bir başka isim olmuştu. Sonuçta gelinen noktada bu dört isim Muhittin Böcek’i ilk satan dostları yani SATAN MEMURLARI oldu.

Ben olayın yargıya yansıyan bölümlerinden biliyorum, Buradaki aktörlerin kimler ve neler yaptığına baktığımda hepsinin YALAN, DOLAN, MENFAAT peşinde olduklarını gördüm.

Bu bakışıma göre de birbirini satan satana almış başını gidiyor. Dün can ciğer oldukları insanlar menfaatlerine dokunulunca KEDİNİN KUYRUĞUNA BASILDIĞI gibi cavlıyor.

Her daim şunu söylerim; insanın sır paylaştığı ve ortak değerlerini birlikte değerlendirdiği insan sayısı bir elin parmağını geçmemeli. Sayı artarsa sır sır olmaktan çıkıp gidiyor çünkü.

Benim kadim dostum, dert ortağım ve kafa dengim dediğiniz her insan inanın DOST değildir. Dost sizi SATMAYAN insan olmalıdır. Bakın yaşananlara kim DOST kim DÜŞMAN belli değil mi?

Bakın; konuşulan sırlar devlet sırrı veya ülke yararı ise o sırlar sizde ebediyen saklı kalmalıdır. Her kim YETİM HAKKI YİYOR ve bunu sır gibi saklıyor; sizde ona uyuyorsanız o zaman sizde suça ortaksınız demektir.

Bir dostunuz sizi yakın görüp bir derdini ve sırrını paylaşıyorsa o sırlar sizde KABRE kadar gidebilmelidir. MENFAATİNİZE dokunulduğunda arkasından HANÇERLEMEMELİSİNİZ.

Dost görünüp de arkadan düşmanlık yapanlar ADAMIM diye ortalık yerde gezmemeli. Mesele ADAM GİBİ ADAMLARLA dostluk kurabilmekte.

Son dönemlerde KADİM ve SADIK dost bulmak çok ZORLAŞTI. Sakın bu yazdıklarımdan dolayı İTİRAFÇI OLANLARI suçladığım anlamı çıkarılmasın. Elbette suç varsa gerçek söylenmeli. Zaten gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir huyu vardır.

Benim demek istediğim GERÇEK DOSTLUK vurgusu. Yoksa kimin kimle dost olacağına biz değil insanın kendisi karar verecektir. Unutulmamalı ki, güvensiz insanlar sıkışınca babasını dahi satarlar.

Bu noktadan baktığımız zaman Muhittin Böcek’in yetiştirdiği BÜROKRATLARI ve akabinde DOSTU İŞ İNSANLARI, sıkışınca SATMADILAR MI? Hatta partisi bile ilk günkü heyecanını kaybetmedi mi?

Şimdi yaşananlardan sonra Muhittin Böcek’te çıkıp, “Sizler beni SATTINIZ! Bende sizi SAT-SAT-SAT-TIM” dese yeri ve hakkı değil mi? Eğer böyle bir şey olursa şaşırmam sizde şaşırmayın!

Nihâl Atsız’ın dediği gibi; “Toprak altı aslan dolu yatan yatana, Toprak üstü kahpe dolu satan satana.” Ben diyorum ki; “Kaybetmek bazen kazanmaktan daha onurludur.”

Vel hasıl bu konuyu hemşehrim Mustafa Yıldızdoğan’ın şarkısından bazı sözlerle kapatayım:

“Günaydın Türkiye, günaydın millet / Bu gaflet, delalet, hatta hıyanet / Yutan yutana, yutan yutana / Çözülemeyen onca sorun, dert çok /Çok koftiden çözümlere karnımız tok /Hiç kimse görmedi bu şekil ihaneti / Peşkeş çekip memleketi/ Satan satana, satan satana.”