Her kadının doğumu, biricik ve değerlidir. Psikoloji alanında danışanlarımla yaptığım birçok görüşmede, doğum sürecinde yaşanan travmaların,
ilerleyen yıllarda kaygı bozukluklarına, annelikle ilgili özgüven problemlerine ve hatta ilişkisel çatışmalara nasıl zemin hazırladığını üzülerek gözlemliyorum. Oysa doğum süreci, kadınların en çok desteklenmesi gereken dönemlerden biridir. Bu desteğin yalnızca fiziksel değil, duygusal ve bilişsel olarak da sağlanması gerekir. Bu alanda toplumsal farkındalığın artması ve doğru bilgilerin yayılması amacıyla, doğum hakları konusunda alanının önde gelen isimlerinden biri olan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Semra Özer’e başvurduk.

Dr. Semra Özer, Nişantaşı’ndaki muayenehanesinde yıllardır kadınların doğum sürecini güçlenerek, kendi bedenlerine ve kararlarına güvenerek geçirebilmeleri için çalışan, etik yaklaşımı ve hasta odaklı tutumuyla tanınan bir uzman. Doğum hakları konusundaki görüşlerini bizlerle büyük bir içtenlikle paylaştı:
“Kadınlar doğum sürecinde tercih haklarına sahip olmalıdır. İster normal doğum, ister sezaryen olsun; bilgilendirilmiş onam en temel haktır. Her kadın, kendisine yapılan tıbbi müdahalelerin nedenini bilme ve kabul etmeme hakkına sahiptir.”
Dr. Özer, doğum sırasında yaşanan her adımın kadının bilgi ve rızasıyla ilerlemesi gerektiğini vurguluyor. Doğumun, kadının bedeniyle en çok temas ettiği, bedeninden en fazla haberdar olduğu, ama aynı zamanda kontrolü en çok kaybettiği anlardan biri olduğunu ifade eden Özer, bu sürecin güvenli, saygılı ve bilgilendirici bir yaklaşımla yönetilmesinin önemine dikkat çekiyor:
“Hastanelerde maalesef hâlâ bazı kadınların, yeterli bilgilendirme yapılmadan müdahaleye maruz kaldığını gözlemliyoruz. Bu sadece etik değil, hukuki olarak da sorun teşkil eder. Her annenin, doğumda mahremiyet, saygı ve şiddetsiz bir deneyim hakkı vardır.”
Dr. Özer’in bu açıklamaları, doğum sürecinde sıklıkla göz ardı edilen hakların aslında ne kadar temel olduğuna ışık tutuyor. Tıbbi bir süreç olarak görülen doğum, aynı zamanda kadının yaşamındaki en duygusal eşiklerden biri. Bu nedenle bu süreçte yaşanacak her türlü olumlu ya da olumsuz deneyim, annenin ruh sağlığında kalıcı izler bırakabiliyor.
“Doğumun insani bir süreç olduğunu hatırlamalı, kadınların bedensel ve ruhsal güvenliğini esas alan bir sistem inşa etmeliyiz. Çünkü sağlıklı doğum, sağlıklı toplumun temelidir.”
Bu çarpıcı cümle, Dr. Özer’in mesleki duruşunu ve vizyonunu da özetliyor. Ona göre bir kadının doğumda güçlenmesi, sadece o annenin değil; doğacak çocuğun, ailenin ve toplumun da sağlıklı gelişimiyle doğrudan ilişkilidir.
Doğum hakları konusunda bireylerin ve sağlık profesyonellerinin bilinçlenmesi, toplumun tüm katmanlarında daha insancıl, daha adil ve daha sağlıklı bir sistemin kurulması açısından hayati önem taşıyor. Bu hakların görünür olması, konuşulması ve kadınların bu haklara sahip çıktıkça güçlenecekleri bir alan yaratmak hepimizin sorumluluğudur.
Kadınların doğumda daha güçlü, daha bilgili ve daha güvende hissettiği bir dünya mümkün. Ve bu dünyayı inşa etmenin yolu, bilgiden, etik yaklaşımdan ve saygıdan geçiyor. Bu konuda biz uzmanlara ve sağlık sistemine büyük sorumluluk düşüyor.