Türkiye’nin gündeminde bir süredir sessiz ama etkili bir dalga var: artan emlak rayiç bedelleri.

Son günlerde kiminle sohbet etsem aynı dert: “Bu rayiç bedeller ne böyle?” Çarşıya pazara gidiyorsunuz, herkes kendi çapında ekonomi yorumcusu olmuş. Haklılar da… Çünkü rayiç bedel dediğimiz şey öyle masa başında hesaplanan bir rakam değil; doğrudan cebimize dokunan, vergiden tapuya kadar çok sayıda kalemi etkileyen bir değer.

10 KATA VARAN ARTIŞLAR VATANDAŞI MAĞDUR ETTİ

Bu yıl öyle artışlar geldi ki, bazı bölgelerde 5 kat, 10 kat… Hatta abartmıyorum, kimi yerlerde “bu nasıl olur?” dedirten uçuk rakamlar konuşuluyor. Aynı sokakta iki arsa var; biri ateş pahası olmuş, diğeri hâlâ makul seviyede. Vatandaş da doğal olarak soruyor: “Buna kim karar veriyor, neye göre veriyor?”

AK PARTİ HAZIRLIKTA SONA GELDİ

Eylül ayının başlarına dönelim… AK Parti Yerel Yönetimler Başkanı Mustafa Demir, kentlerde hızla yükselen rayiç bedel artışlarını gördüklerini söylemişti. “2026 yılında yürürlüğe girecek emlak vergilerinde vatandaşımızın mağdur olmasına izin vermeyeceğiz” diyerek ilk işaretleri verdi. Ardından düzenlenen bir toplantıda “vatandaşlarımızın sırtına yeni yükler bindirmeyeceğiz” açıklaması geldi; yerel yönetim anlayışının adalet, denge ve vatandaş odaklı olması gerektiğini de vurguladı.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: GEREĞİNİ YAPACAĞIZ

Tam bu tartışmalar sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 Ekim’deki toplantıda yaptığı açıklama bir anda gündemi toparladı. Erdoğan, özetle “Bu işte bir anormallik var, mağduriyet olmasın, gereğini yapacağız” dedi. AK Parti kaynaklarından da benzer mesajlar geldi. Kısacası Ankara, bu işin ne kadar büyüdüğünün farkında.

RAYİÇ BEDEL NEDEN ÖNEMLİ?

Açık konuşayım, bu meselede vatandaşın tepkisini haksız bulmak mümkün değil. Çünkü rayiç bedel sadece “kâğıtüstünde bir değer” değil; emlak vergisinden tutun tapu harcına kadar her şeyi etkiliyor. Hele ki ekonomik şartlar zaten bu kadar zorluyken, bir de üzerine 3-5 kat vergi artışı yüklenince insanların sesi çıkmazsa şaşardım.

Bir de işin şu tarafı var: Belediyeler kendi gelirlerini artırmak istiyor, o anlaşılır. Ama bu artışlar, insanların ödeme gücünü düşünmeden yapıldığında ortaya büyük bir rahatsızlık çıkıyor. Sonuç olarak mesele teknik değil, tamamen adalet meselesi haline geliyor.

DÜZENLEME BEKLENTİLERİ KARŞILAYACAK MI?

Şimdi herkesin gözü Meclis’e gelecek düzenlemede. Gerçekten adil bir çözüm çıkar mı? Bölgesel uçurumlar kapanır mı? Takdir komisyonları daha şeffaf çalışır mı? Bunlar önemli sorular.

Vatandaşa düşen de şu: Rayiç bedeller açıklandığında “tamam ne yapalım” dememek. Sormak, takip etmek, gerekirse itiraz etmek. Çünkü bu işin sonunda yükü taşıyan yine vatandaş…

Dilerim ki bu sefer öyle bir düzenleme gelir ki, hem belediyeler nefes alır, hem de vatandaş “oh be” der. Yoksa bu rayiç bedel meselesi, daha çok evin mutfağında, çarşının köşesinde, kahvehanenin masasındaki sohbetlere konu olmaya devam edecek gibi görünüyor.