TEKTONİK PENCEREDEN ULUDAĞ’A BAKMAK…

Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Güney Marmara Şube Başkanı Mehmet Yıldız’ın davetiyle cumartesi günü Uludağ’daydık…

Abone Ol

İlk defa bir akademik odanın teknik inceleme turuna katıldım.

Yaklaşık 40 kişilik bir ekiple Uludağ’a düzenlenen teknik gezi hem öğretici hem de son derece keyifliydi.

Sabah 09.00 gibiBursa Akademik Odalar Birliği (BAOB) önünde toplandık.

Çobankaya mevkiine vardığımızda saat 10.00 sularındaydı. Prof. Dr. Hükmü Orhan, bölgenin tektoniği hakkında bilgi verdi.

Birkaç yıl evveline kadar kent kamuoyunda her sarsıntı sonrası ‘Deprem Uludağ’da volkanik bir patlamayı tetikler mi?’ başlıklı haberler çıkardı. Artık çıkmaz oldu…

Kentin, Uludağ’ın volkanik değil tektonik bir oluşum olduğunu öğrenmesi bayağı bir zaman aldı.

Hem Prof. Dr. Orhan hem de Başkan Yıldız, birçok noktada kayaç yapılar hakkında bilgi verdi.

30 milyondan eski bir geçmişe uzanan Uludağ masifinin jeolojik açıdan zengin yapısını dinledik…

Meta granitleri de gördük kuars damarları da…

Daha önce işitmediğimiz teknik terimlere fazlasıyla maruz kaldık…

Artık, herhangi bir yerde karşılaştığımız kayaç yapılar bizim için ‘düz kaya’ deyip geçemeyeceğimiz bir merakın konusudur.

Bursa Teknik Üniversitesi’nden (BTÜ) Prof. Dr. Eyübhan Avcı da gezi ekibindeydi. Avcı hocayla da bizim için aydınlatıcı olan bir sohbet fırsatı bulduk…

Çobankaya incelemesinin ardından mola vererek bir Uludağ klasiğine sadık kaldık: Sucuk-Ekmek.

Ardından telesiyejle Birinci Oteller Bölgesi’nin de yukarısına ulaştık… Yalancı Zirve’yi gördük…

Uludağ’da bir zamanlar Eti Maden tarafından işletilen sonra rantabl bulunmadığı için terk edilen Wolfram Madeni’ne doğru yol aldık…

Uludağ topoğrafyasında irili ufaklı tepeler, engebeler, bayırlar bir kenara sisin de etkisiyle uçsuz bucaksızmış gibi görünen düzlükler çarpıcı bir güzelliğe sahipti…

Çobankaya’darüzgârlı ve soğuk hava, molada serin ama güneşli bir hal almış yukarıya çıktığımızda ise bulutlu bir gökyüzü yürüyüşün ilerleyen dakikalarında yaşanacakları haber vermişti.

Yolumuzun üzerinde ahşaptan yüksek çit benzeri bir hatta denk geldik. Başkan Yıldız, bunların kar perdeleri olduğunu ve kar tutmak amacıyla yapıldığını söyledi. Bu perdeler sayesinde yağan kar birikiyor ve pistlere küreniyor.

Yürüyüşe devam ederken Gökçeörenli olduğunu öğrendiğim bir çoban ile denk geldik.

100 gündür bölgede olduğunu söyleyen Çoban, 100’den fazla küçükbaşla yaylaya çıktığını, pazartesi havalar kötüleşeceği için aşağıya ineceğini ve bölgede çok sayıda sürü olduğunu belirtti.

Uludağ’da yaklaşık 4 saatlik turda koyun dışında bir canlıya rastlamamış olmak aklımda yer etti… Aynı zamanda yürüyüş boyunca küçük bir göze dışında hiç su izine rastlamadık…

Eşsiz güzellikler arasında rahatsız edici olan, insan kaynaklı kirliliğin yer yer örnekleriydi… Alkolizm, yalnızca insan sağlığını değil doğayı da bozuyor: Şişe kırıkları, plastik poşetler…

Emin olunuz, ‘Bunların burada ne işi var?’ sorusunun mantıkla izah edilecek bir yanıtı olduğuna inanmıyorum.Tıpkı aşağı bölgelerde yol kenarlarındaki moloz öbekleri gibi…

Madene doğru yol alırken ‘sis mi iniyor yoksa biz mi sise yürüyoruz’ diye ayırt edemediğim anlarda bulutlar, bizi fark etmiş olacaktı ki ‘nereye gidiyorsunuz?’ dercesine önce çiselediği yağmurun hiddetini giderek artırdı.

Bir ara dolu bile yağdı…

Ekip bir karar vermeliydi!

Soğuk, sis, yağmur ve yorgun bedenler madene doğru devam mı edecekti yoksa güvenli bir geri dönüş planı mı yapacaktı!

İlk andan son ana kadar ekibi toparlama ve ortak karar alma mekanizmasını kusursuz işleten Başkan Yıldız, alınan ortak kararla dönüş rotasına öncülük etti.

Yaklaşık 15 kilometrelik bir yürüyüş, kazasız ve belasız tamamlandı…

Açık yüreklilikle ifade etmeliyim ki son yıllarda katıldığım en güzel programdı. Eski günleri anımsatan bir hazla dağın bayırlarında tırmanıp koştuğum anlar oldu…Bu vesileyle Başkan Yıldız ve ekibine teşekkürü bir borç biliyorum.

Diğer akademik odalara da bu teknik aydınlanma programının ‘gazetecilerin katılımı’ açısından örnek olmasını dilerim…Zira programda genç muhabirler de vardı ki son derece uyumlu ve gayretli çalıştılar…

Üniversite yıllarından tanıdığım kıymetli kardeşim, JMO Güney Marmara Şubesi Yalova Temsilcisi Ozan Burak Cangir ile bir kez de Uludağ’da karşılaşmak ayrı bir anı olarak hafızamda yer etti…

Dünya küçük, insan daha da!

Saygıyla…

{ "vars": { "account": "G-2WKLC3DMKW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }