1502 yılında, zamanın padişahı Sultan II. Bayezid Han tarafından çıkarılan ‘Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’, bu iddiaya bir ispat olarak yerli yerinde durmaktadır.
‘Ecdadın keskin öngörüsü ve nizam iradesi, 16’ncı yüzyılda neredeymiş biz 21’inci yüzyılda neredeyiz’ diye düşünüp taşınmak gerek…
Bugün uluslararası standartlar, ticaretin dili konumunda olduğu kadar başlı başına ticaretin de ta kendisi durumundadır.
Standartta, küresel bir yarış ve köşeleri tutan gelişmişlerin, ‘öteki’ gelişmemişler veya az gelişmişlerüzerinde tahakkümü var.
Bu tahakküm kurma kavgasında biz, dayatmalara boyun eğen edilgen bir yapıda mı yoksa kendi kurallarını koyan etkin bir konumda mı olacağız?
Türkiye, standart konusunda köklü bir geleneğe sahip olduğu gibi geleceği şekillendirecek güce de haiz.
Özellikle de Türk Standardları Enstitüsü (TSE), tüm bu bağlamda şanslı olduğumuzu düşündürecek öncü bir kaledir.
Bu kalenin tahkim edilmesi, elbette yalnızca mali değil nitelikli beşerî sermayeyle de mümkündür.
Peki, standart açısından nitelikli beşerî sermaye nedir?
Öngörü olmadan standart olur mu?
Dün haftalık sanayi turu rutinimde TSE’nin önünden geçerken gördüğüm hareketlilik dikkatimi çekti.
Mesleki merakla hem ‘ne oluyor?’ diye öğrenmek hem de TSE Bölge Koordinatörü Mehmet Hüsrev’e selam vermek üzere kuruma daldım.
Yangın tatbikatı varmış…
Binaya girdim, Bölge Koordinatörü Mehmet Hüsrev kurum personelini bir salonda toplamış tatbikat kapsamında yapılacak çalışmaların teknik detaylarını ve bu faaliyetin önemini anlatıyordu.
Hiç kuşku yok ki standart açısından kritik nitelik öngörüdür!
Hüsrev’in bölge koordinatörlüğünde sergilediği proaktif yaklaşım yalnızca bu tatbikatla sınırlı değil elbette.
Bursa’da sanayici, ihracatçı, tüccar, esnafve benzeri ekonomik hayatın tüm aktörleri için TSE Bölge Koordinatörlüğü kritikbir noktada bulunuyor.
TSE Bölge Koordinatörü Mehmet Hüsrev, kurum yöneticiliğindeki başarısının yanında kent dinamikleri ve kamuoyu ile sağlıklı iletişim kurabilme becerisiyle de öne çıkıyor.
Kuşkusuz Hüsrev’in kamu tecrübesi, iletişime açık ve proaktif yaklaşımı hem kurumuna hem de kente önemli düzeyde katma değer sağlıyor.
İşte bu örnekle nitelikli beşerî sermaye açısından Bursa’nın şanslı olduğuna hiç şüphe yok…
Standardizasyondan belgelendirmeye birçok başlıkta hizmet veren TSE, ürün ve hizmet güvenliği garantisiyle toplumsal fayda da üretiyor.
Standardın risk, tehdit ve tehlikeleri ortadan kaldırma gücü yalnızca kurumun içerisine değil dışarıya da önleyici ve düzenleyici rolüyle yansıyor.
Fakat özellikle hemen her yıl milyarlarca doları belgelendirme ticareti dolayısıyla yurtdışına veren toplumumuzun ilgili dinamiklerinin özellikle de sanayicilerimizin TSE hassasiyetini artırması gerekiyor.
Yani standardizasyonun teknik bir konu olmanın ötesinde stratejik bir mesele olduğunu kavramalıyız.
Hem mali hem kurumsal hem de beşerî kaynakların verimli kullanımı sadece ekonomik fayda perspektifinde değil bağımsızlaşma veya bir başka deyişle yeniden kural koyucu olma bağlamında da önem arz etmektedir, bunu görmeliyiz.
Küreselde rekabetçiliğimizi artırmak için TSE ve benzeri kurumlarımızı tıpkı birer kale gibi tahkim edip güçlendirmeliyiz.
Türk mühendislik aklının ortaya koyduğu standartlarla görüyoruz ki küreselde satabildiğimiz kadar değil, standardını koyabildiğimiz kadar güçlüyüz.
Dolayısıyla üretimden tüketime, devlet aklından piyasa ahlakına kadar uzanan bir sistemin adı olan TSE’ye sahip çıkmalıyız.
Büyük çarklarda bir oyuncu değil oyun kurucu ve kural koyucu olmayı hedefleyenlere saygıyla…