MARMARABİRLİK’TE ALİ YILDIZ’IN NETLİĞİ UMUT VERİCİ!

Abone Ol

İşkil ve ikircik…

Kitle psikolojisinin en yaygın dışavurumu!

Ortada bir vaka var ve hemen herkes görünen gerçekliği kabul etmeyip olayın ardında başka bir nedensellik arıyor.

Sözüm ona ‘büyük resmi görme’ becerisi, iddialar ve dedikodular üzerine kurulu iskambil kağıdından strateji kurma vasatını doğuruyor.

Zihinsel tahribatın afyonu olan bu işkil ve ikircik eğilimi, en çok da ‘doğru’ olanı yaralıyor.

Zira işkilli ve ikircikli tutum, doğruyu bulmaktan öte doğruyu inkâr motivasyonuyla ortaya çıkıyor.

Oysa hakikat, maske takmaz!

Dolayısıyla ‘doğru’ olanın, ‘net’ olmak gibi varoluşsal bir mecburiyeti var.

***

Dün, davet üzere ‘Marmarabirlik ile Yeni Döneme Güvenli Adım’ adlı programa katıldım.

Söz konusu programa dair haberler tüm detaylarıyla aynı gün her mecrada yer bulduğu için bu yazıda yalnızca kişisel izlenimlerimi paylaşacağım.

Birincisi, Marmarabirlik’in ilk defa basın ordusuna kapılarını açtığına şahit oldum. Bu önemli!

Program, fabrika gezisi için bonelerin giyilmesiyle başladı.

Bir gıda işletmesi olarak düşünüldüğünde büyük bir kalabalığın tesislerde gezdirilmesi riskli olsa da iyi niyetli olduğu için tolere edilebilir.

Tesislerde, marketten Marmarabirlik ürünü alırken duyduğum güvenin karşılığını bulduğumu söyleyebilirim.

Temizlik, özen, tertip ve düzen adına gözüme ilişen bir çarpıklık olmadı. Yalnızca tesislerin eski ve modernizasyon ihtiyacı olduğunu söylemek gerek.

İnceleme turu ardından basın toplantısında geçildi.

Marmarabirlik Yönetim Kurulu Ali Yıldız, yönetim kurulu üyeleri ve genel müdür basının karşısına geçti.

Yıldız’ın açılış konuşmasının netliği, kurum adına ümit vericiydi.

Lafı eğip bükmedi. Politik davranmadı! Olanı olduğu gibi dile getirdi. Gayet netti! Selefine yönelik lafını esirgemedi! Üreticiye ‘doğru’ mesajlar vermeye çalıştı.

Bu noktada altını çizmek gerekir ki Marmarabirlik’te mevcut durumun tüm olumsuzluklarının tek bir kişinin omuzlarına yıkılmasını doğru bulmadım.

Bundan sonra Marmarabirlik her şeyi doğru söyleyerek ifade edecek. Şişirme bütçe ve haberlerle karşınızda olmayacak. Şov yapmayacağız” gibi ifadelerle selefine atıfta bulunan Yıldız’a ‘bundan önce doğruları söylemeyen, şişirme haberler ve şov yapan eski yönetimin bir parçası değil miydiniz?’ diye soracaktım ama kendisi sorulmadan değindi.

‘Eskide olduğumuz için şimdi buradayız!’

Buradan ne anlıyoruz?

Hatalara bir yere kadar tahammül gösterilmiş ve geç de olsa ‘kurtarıcı’ bir adım yönetimin ortak kararıyla atılabilmiş. Elbette bu adımın atılmasında Genel Müdür’ün rolü de yadsınamaz…

Yönetimin bu programla basın karşısına çıkması da yaptıkları değişimin arkasında durduklarının işareti sayılabilir.

Umarız, bu yönetimsel değişim Marmarabirlik ve ortağı olan zeytin müstahsili açısından sonuç hayırlı olur.

Bu noktada bir dinleyici olarak Ali Yıldız’ın konuşmalarına dair kişisel hissimin ‘iyimser’ olduğunu ifade edebilirim. Çünkü yönetimde bir isim değişikliğinden çok anlayış değişimi göze çarpıyor, elbette bunun sübuta kavuşması gerek ve fazla zamanları yok!

Marmarabirlik güçlü ve dirençli bir marka! İyi bir yönetimle kısa zamanda toparlanabilir.

Şu an ki durumu için Marmarabirlik adına ihtiyaç duyulan ‘iyi yönetim’ tarzı da kurumun gerçekliği üzerine kurulu rasyonel politikalardır!

Dileriz, Yıldız kurumun gerçekliğine sadık kalmaya devam eder, şeffaflıktan taviz vermez, eleştirdiği gibi oturduğu koltuğu sıçrama tahtası olarak kullanmaz, kent ve ülke ekonomisine katma değer sağlayacak projelere imza atabilir…

Öte yandan Yıldız’ın tüm açıklamaları içerisinde ‘net’ olmadığı tek konu vardı o da zeytinlik alanların korunması hakkındaydı.

Kendisine yöneltilen ‘zeytin yasasına’ ilişkin soruyu ‘…bizim bölgemizde yok…’ şeklinde bir ifadeyle geçiştiren Yıldız, konuya dair yorum yapmaktan kaçındı.

Bu tutum, ‘bize dokunmayan yılan bin yaşasın’ diye de yorumlanabilir, ‘önceliğimiz bölgemiz’ diye de!

Yine de iyimserliği korumak gerek çünkü kooperatifleri ve ortakları ile Marmarabirlik büyük bir aile… Aileler, kendilerini korur!

Kaldı ki tarım hakkında fetişe dönüşmüş ‘korumacı’ ezberleri de tutarlı bulmuyorum. Geçenlerde söylediğim gibi “tarımı seven çok ama yapan yok!”

Zeytini seven, koruyan, yetiştiren ve soframıza ulaştıranlara saygıyla…

{ "vars": { "account": "G-2WKLC3DMKW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }