KALDIRIM kelimesi geçince hep aklıma üstat Necip Fazıl Kısakürek’in KALDIRIM şiiri ve bir de Antalya’nın işgal altındaki yürümenin neredeyse imkansız olduğu kaldırımları gelir!
KALDIRIMLAR, kayıtsız, şartsız, amasız, fakatsız yayalara aittir. Hal böyleyken şehrimizde kaldırımlar yayaların kullanımı dışında birçok amaçla kullanılıyor. KALDIRIM kullanımı bir şehrin medeniyet seviyesini gösteren unsurlardan biridir.
Kaldırımların bu kadar gündemde olduğu ve tartışıldığı başka bir şehir var mı, bilmiyorum. Hele son günlerde, 7’den 70’e herkesin dilinden kaldırımlar düşmez oldu.
Sahi kimin bu kaldırımlar? Kaldırımlar kimin için yapılır? Sözlükler; “Kaldırım, sokaklarda ve caddelerde yayaların rahat ve güvenli hareket etmesi için ayrılmış yoldur” diyor.
Kaldırımın diğer adı; yaya yoludur. Trafik terminolojisinde ise KALDIRIMIN tanımı şöyle yapılır: “Karayolunun, taşıt yolu kenarı ile gerçek veya tüzel kişilere ait mülkleri arasında kalan ve yalnız yayaların kullanımına ayrılmış olan kısmına yaya yolu veya kaldırım denir.”
Kaldırım yayalarındır. Kaldırım ne taşıtlara aittir, ne de gerçek ve tüzel kişilere. Kimse kusura bakmasın ama KALDIRIM kenarında evi ve dükkanı bulunanların mülk sahibi olarak üzerinde hiçbir hakları yoktur.
KALDIRIMLAR, işyerlerinin doğal kullanım alanı değildir! Dükkân, mağaza sahipleri, lokantalar kaldırımları kullanım alanlarıymış gibi sahipleniyorlar. Önlerine tezgah açarak dükkanlarından daha çok malı kaldırımın önüne, karşısına yığıyorlar.
Lokantalar, çay ocakları masa, sandalye, sehpa, tabure koyarak işyerlerinin büyüklünden daha çok kaldırımı işgal ediyorlar. Yayalar için kaldırım yoksa, ya da yayalar kaldırımı kullanamadığı için otomobillerin park ediyor, motosikletliler yol olarak kullanıyor. Antalya’da olduğu gibi.
Dünya kenti Antalya’da, kaldırımlarda yürümek, sadece engelliler değil, tüm yayalar için çetin bir mücadele alanına dönüşmüş durumda. Yöneticiler içe hem KÖR hem SAĞIR!
Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, kaldırımdan yürümediğinizde sizin eskiden sizi Konyalı sanarlardı. Şimdi ise bu durum ANTALYALI olarak değişti.
Artık, “Kaldırım varken yoldan yürüyen insan tipi” denince akla hemen Antalyalıların gelmesi inanın hiç hoş bir algı değil bizim adımıza. Tam aksine utanılacak bir durum.
Esnafa ve ekmeğine saygım var. Ancak kaldırımda ürün teşhir edemediklerinde, ticaretlerinin zarar göreceği zannediyor. Bön böyle uyduruk bir fikre asla katılmıyorum.
Burası sözde dünya kenti Antalya ama sosyal hayatımız kasaba gibi. Merak etmeyin, müşteri sizi de biliyor, dükkanınızın nerde olduğunu da arkadaş. Dükkanı kiralarken kaldırımı da kiralamıyorsunuz!
İşte bana bu mevzuyu gündeme getiren Kepez Belediyesi’nin yaptığı KALDIRIM TEMİZLİK ÇALIŞMASI! Hem de değer belediyelere örnek olacak bir çalışma.
Zabıta ekipleri, Mehmet Akif Caddesi’nde esnaf tarafından yol ve kaldırıma bırakılan flama, duba ve reklam afişi gibi materyalleri kaldırarak cadde ile kaldırımlar erişilebilir hale getirdi.
Çalışmada tüm işgaller tek tek tespit ederek kaldırıldı. Yol ve kaldırımı işgal eden malzemelere el konuldu. İşgalciler yazılı olarak uyarıldı. Bazıları hakkında işlem yapıldı.
Geç kalkmış bir çalışma olsa bile GÜZEL ve ÖVGÜYÜ HAK EDEN bir uygulama. Hem de Dünya Engeliler Günü’ne denk getirilmesi ise takdire şayan.
Umarım Kepez Belediyesi’nin bu örnek gösterilen çalışması, şehrin ana nüvesini oluşturan Muratpaşa’daki KALDIRIMLARDA da yapılır. Dolayısıyla mekan gerçek sahiplerine bırakılır.
Sonuç olarak kaldırımlar sadece yayaların kullanımına aittir. Tezgâh açmak, mal yığmak, masa sandalye koymak, araç park etmek cezai işleri gerektiren hallerdir. Kaldırım kullanımı medeniyet göstergesidir. KALDIRIMLARA sahip çıkalım.
-----------------
TEHLİKE ÇANLARI
Önceki gün OYAK Kavşağı’nda bir işadamı arkadaşımı ziyaret gittim. Sohbetimizde bölgedeki köprü ve altındaki kavşaktaki bir sorundan bahsetti. Tehlikenin sinyali!
Bölgeyi mesken tutan ve BİMEKAN olarak tabir edilen bazı insanlar (kimine göre dilenci kimine göre madde bağımlısı) bölge esnafına ve halkına “İLLALLAH” dedirtmiş.
B ana anlatılanlara göre buraya bu insanlar belirli saatte bir minibüs ile getirilip bırakılıp gidiyor. Gündüz ve gece vardiyası iki sefer yapılıyor. Herkesin görev noktası ayrı.
Kimisi çiçek satıyor, kimisi para istiyor. Çiçeği almasanız otomobilinizin camından içeri atıp ZORLA para isteniyor. Vermezseniz vay halinize! Aracınıza tekmeyi basıyorlar.
Para isteyenler ayrı bir dert. Genelde madde bağımlısı veya alkolikler. Aynadan yapışıp bırakmıyorlar. Yeşil ışık yansın diye dua ediyorsunuz.
Gece vardiyasında olanlar ise TEHLİKEİ ÇANLARININ HABERCİSİ! Çoğu uyku malzemesi ile gelip köprü altında yatıyor. Burası PROTOKOL YOLU ama ne hikmetse kimse görmüyor.
Herkes topu birbirine atıp ÜÇ MAYMUNU oynuyor. Ben anlatılan tehlikeyi dinlemekle kalmayıp gördüm. Bir karede fotoğraf çektim. Çözüm ilgililerinde!