Bugün bir cuma yazısı ile haftayı kapatalım. Son günlerde şöyle konuşulanlara, yapılan açıklamalar bir bakıyorum da kimin ne dediği belli değil. Bugün “A” diyen yarın “B” deyiveriyor. Sonra çık çıkabilirsen işin içinden.
Hoş bu İNKÂR mevzusu Antalya’da yeni bir olgu değil. Bir dönem bu şehri yöneten Prof. Dr. Mustafa Akaydın da de hep İNKÂR politikası yapardı. Alışkanlık haline getirmişti bunu!
Bir keresinde HALEF-SELEF oldukları eski başkanı Menderes Türel bu konuya açıklık getirmişti. Türel, dediğine demedim diyen Akaydın’ın MİTOMANİ hastası olduğunu iddia etmişti.
Gelin isterseniz bu MİTOMANİ ne demek ona bir bakalım. MİTOMANİ, “Yalan söyleme hastalığı, yani patolojik yalan, yalan söylemenin alışkanlık haline gelmesi durumu” olarak tarif ediliyor psikiyatride.
Çok tartışma götürecek bir konu aslında. Günümüzde bu tipte kaç kişi vardır bilemem. Ancak ekranlara bakınca sayılarının hiç de azımsanmayacak kadar olduğunu görüyorum.
Evet sevgili dostlar, MİTOMANİ böyle ama bir de İNKÂRCILAR var toplumumuzda. Bunların sayısı da hiç az değil. Yaşamımızın her alanında mevcut bu tipler de.
İnkâr, bir kişi için tehdit edici veya rahatsız edici bir durumu veya olguyu kabul etmeyi reddetme eğilimidir aslında. Bu mekanizma, bireyin duygusal olarak zor bir gerçekle yüzleşmekten kaçınmasına olanak tanır. İnkârın temel işlevi, bireyi kaygı ve stres yaratan durumlardan koruyormuş. Bir nevi KAÇIŞ yöntemi!
Vallahi ben onu bunu bilmem, fikirlerimiz değişir. Eyvallah, değişmelidir de. İnsan olmak, öğrenmek ve gelişmekle mümkündür. Bugün "DOĞRU” bildiklerimizin yarın "YANLIŞ” olduğunu fark edebiliriz.
Bu, insan aklının en güçlü yanlarından biridir. Ancak, bu doğal DEĞİŞİM süreci ile geçmişte söylediğini “İNKÂR ETMEK” arasında ince bir çizgi vardır. Çünkü ikisi farklı konular.
Bir insan, zamanla DEĞİŞİR ve dünkü fikrini bir kenara bırakıp FARKLI BİR GÖRÜŞE sahip olabilir. Bu, daha fazla bilgi edinip hayat tecrübesi kazanılması ile orantılıdır.
Bana göre FİKİR DEĞİŞİMİ bir olgunluk göstergesidir. Fakat, geçmişte söylenmiş bir sözü ya da alınmış bir tavrı İNKÂR ETMEK değildir. Böyle olursa başka bir anlam çıkar çünkü.
Velhasıl böyle bir davranışa bürünmek düpedüz karşınızdakini APTAL yerine koymak gibi durum ortaya çıkartır. İşte o zaman işin rengi değişir.
Bugün "A" diyerek savunduğunuz bir fikri, yarın "B" diye değiştirebiliriz. Ancak bunu yaparken, dün "A" dediğinizi İNKÂR ETMEK/REDDETMEK, öncelikle SAMİMİYETİ yok eder. İnsanlar, sizden HATASIZ olmanızı beklemez. Ama DÜRÜST olmanızı bekler. Geçmişte yapılan hataları kabul etmek bir erdemliliktir. Ve “Evet, o zaman öyle düşünüyordum ama artık fikrim değişti” demek, GÜVENİLİRLİĞİNİZİ artırır.
Günümüzde ne yazık ki pek çok kişi (ÖZELLİKLE POLİTİKACILAR) geçmişini İNKÂR ederek kendini haklı göstermeye çalışıyor. Ama nafile davranış içinde olduklarını da iyi biliyorlar.
“Ben hiç öyle demedim” ya da “Yanlış anladınız” gibi cümlelerle, gerçekte söylenmiş olanı yok sayanlar aslında YAŞAMLARINI koskoca bir YALAN üzerine inşa ettiklerinin farkında bile değiller.
Yine bana göre, YALAN söylemek (MİTOMANİ) bir insanın kendi itibarını zedelemekten başka bir işe yaramaz. Çünkü unuttu zannettiğiniz insanlar unutmaz.
Söyledikleriniz, yaptıklarınız, iz bıraktığınız her şey, geçmişin arşivinde durur. Oysaki İNKÂR etmeye çalıştığınız her söz, sizinle ilgili; “Acaba şu an söyledikleri de doğru mu?” gibisinden KUŞKU yaratır!
Bakın FİKİR DEĞİŞİKLİĞİ büyük cesaret ister. Öyle her babayiğidin harcı değildir. Sabit fikirde kalanların ne halde olduğunu hepimiz görüyoruz. Zamana ayak uyduramıyorlar en basitinden.
Bir kez daha söylemekte fayda telakki ediyorum. Geçmişi İNKÂR etmek çok kolay bir kaçış yoludur. Asıl cesaret, eski YANLIŞLARINIZI sahiplenmek ve bu yanlışlardan ders alıp yeni bir yol haritası çizmektir. Bu, güveni pekiştirir ve halkın gözünde BÜYÜTÜR! Adam gibi adam olursunuz!”
Bir büyüğümüzün anlattığına göre, “Geçmişini inkâr edenler, sadece kendi değerlerini küçültürler” imiş. Bizim insanımız dürüstlüğü hatalardan üstün tutan bir yapıya sahiptir.
Evet bir konuda hatalı olabilirsiniz ama dürüst olduğunuzda, karşınızdakine saygı duyduğunuzu göstermiş olursunuz. Sonuçta YALAN söyleyen veya İNKÂR politikası yapanların burnu PİNOKYO gibi büyümüyor. Ama doğruları görüp kabul etmenin en büyük erdem olduğu gibi bir gerçeği de unutmamamız gerekiyor.
Velhasıl velkelam; MİTOMANİ’ye yakalanmayıp, İNKÂR politikası gütmediğimiz günler diliyorum. Cumamız mübarek olsun.