Dünkü yazımdan sonra aklıma yeni bir fikir geldi. Muhittin Böcek’in uğradığı İHANETLER! Bu konu kitap konusu. Zaten Böcek üçüncü kitabını bu konu üzerine yazıyor.
Ancak benim aklıma gelen İHANETİN BELGESİ! Eğer bu belgeseller adam gibi yapılır ve Altın Portakal Film Festivali’nin BELGESEL bölümünü yetiştirilirse KAPALI GİŞE oynar!
Evet benimkisi bir fikir. Olur veya olmaz, korkusuz biri çıkar yapar mı yapar! İşte o zaman eteklerdeki taşlar dökülür, İHANET DUKALARI bir bir beyaz perdeye yansımış olur.
Ben 45 yıla yakın zamandır gazetecilik yaparım. İşim gereği siyasetin bazen ucunda bazen de orta göbeğinde yer aldım. En çok şahit olduğum şey İHANETLER olmuştur.
İhanet bana göre bir AHLAK SORUNU! Bu doğrultuda siyasi tarihimiz İHANETLERLE dolu. Hal böyle olunca Muhittin Böcek de İHANET ile karşılaşan ne ilk ne de son siyasetçi!
Bir zamanlar Atatürk, sonra İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal vardı bu ülkede. Gölgesine bile basmaya cesareti olmayanlar İHANETLE birbirleri ile yarışmadı mı?
Ha yakın tarihimizde benzeri konuyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da karşılaşmadı mı? Hem de en yakındaki isim tarafından İHANETE uğramadı mı?
Bakın; İHANET DUKALARINI hiç öyle uzaklarda aramamak gerekir. 15 Temmuz 2016’da FETÖ’nün hain darbe girişiminde darbecilere, Erdoğan'ın yerini bildiren kimdi? En yakınındaki yaveri.
Geçmişte de benzeri İHANET olaylarına tanıklık ettik. 27 Mayıs 1960’ta Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı, etkisiz hale getirenlerin başında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı vardı.
Şimdi dönüp Muhittin Böcek olayına bir bakalım. Böcek’in koronavirüs döneminde 118 gün hastanede ölümle pençeleştiğini hepimiz hatırlıyoruz. Ölmeden mezara kondu, tabutuna çivi çakıldı!
Sonunda Böcek iyileşti, hastaneden çıktı, görevine döndü. Ve ‘İkinci Yaşam /Siyaset ve İhanet’ isimli kitabı kaleme aldı. Hastane günlerini okurken boğazınız düğümlenir. Benim öyle olmuştu.
Neyse. Kitabında, “Beni asıl üzen olay…!” diyen Böcek, “Mevcut vekil arkadaş ‘Bu imza sahtedir, hastanede bu durumdaki birisi bunu yapamaz. Yanındakilerden birisi iradesi dışında yapmıştır’ gerekçesi ile beni İçişleri Bakanlığı’na şikâyet etmiş. Kim ediyor? Benim vekil bıraktığım, inandığım, güvendiğim, olmazsa olmaz dediğim arkadaş… Beni sahtecilikle suçluyor. Ben bir kez daha yıkılıyorum…” ifadeleriyle İHANETİ anlatmıştı.
Şimdi bu cümleleri bir kez daha okuyup günümüzde yaşananları ve Böcek’in yaşadıklarını analiz edince karşıma İHANET çıkıyor. Diyeceğim o ki; ihaneti uzaklarda değil yakında aramak gerek.
Ve Muhittin Böcek şimdi cezaevinde yaşananları ve yaşadığı İHANETLERİ kitap haline getirecekmiş. Bunu da bir mesajında, “Şimdi ise 3. kitabımı, 5 Temmuz sabah 07.15 itibariyle başlayan ve dört duvar arasında devam eden bu süreçte yaşadıklarımı, gördüklerimi, duyduklarımı, vefayı, yokluğumu fırsat bilen çıkarcıları ve iki yüzlüleri tek tek kaleme alıyorum. Sevgiyle kalın, adaletle kalın” sözleri ile duyurmuştu.
Ne yalan söyleyeyim. Ben bu kitabı merakla bekliyorum. Eğer ikinci kitabındaki gibi isimleri gizlemeden yazarsa EN ÇOK SATAN KİTAP olacağı konusunda iddiaya girebilirim.
Şimdi önerdiğim belgesel için Adalet Bakanlığından izin alınır ve Muhittin Böcek de kameralara İHANET DUKALARI, ÇIKARCILARI, İKİ YÜZLÜLERİ ve VEFASIZLARI tek tek anlatırsa izleyici rekoru kıracağına da iddiaya girebilirim.
Evet sevgili dostlar; Muhittin Böcek, yalnız bir insan değildi. Siyasi hayatında çevresi hep kalabalık oldu. Hal böyle olunca kalabalığın içinde İHANET edenlerin olması doğal!
İhanet edenler har daim olacak. Zaten bu türler hep hayatımızda oldu. Onlara göre siyaset sanat, ihanetse inat. Bana göre ise haddinden fazla tavizin adı ve karşılığıdır İHANET!
Üstat Necip Fazıl Kısakürek demiş ki; “Yalnızım diye üzülmüyorum. Çünkü biliyorum, yalnız insanın ihanet edeni de olmaz.” Acaba yalnız mı kalsak, yoksa DOST seçerken seçici mi davransak?
Haydi BELGESELCİLER! Alın size iyi bir tüyo ve öneri. Çekin İHANETİN BELGESELİ’ni kapın ALTIN PORTAKAL’ı.