Dayın alkolik bey! Efendim sorması ayıp olsun varsın. Sizi her gördüğüm zaman mutlu gibi görüyorum. Hiçbir şeyi dert etmiyorsunuz. Hiç ibadet kaygınız da yok.
***
Günlük alkol aldığınıza hükümet bile karışamaz ama hiç aklınızdan geçmiyor mu? Bir gün bu şişelerin hesabı kitabı vardır diye. Karışmak gibi olmasın ama hiç şöyle aklınızdan geçmiyor mu?
***
Susuz içerken bir gün ciğerleriniz alkole yenik düşerse genç yaşta seni kabre uğurlarken vicdanı parçalanmış, gözleri kan çanağına dönmüş, direğe sarılıp hüngür hüngür ağlayan bir hanımının olduğu.
***
‘Anne, babamızı nereye götürüyorlar?’ diye merakla soran, doğru dürüst sevmeye koklamaya fırsat bulamadığınız o gül gibi temiz ve günahsız yavrularınızın sesini duyar gibi olmuyor musunuz? Yoksa bu melun bütün duygularınızı da mı tahrip etti?
***
Bazı arkadaşlar çarpmayı iyi yaparlardı. Şimdi bu misal gibi insanlar da köpekleri boğuşturmayı, horozları dövüştürmeyi, insanları birbirine katıp tokuşturmayı seviyorlar.
***
Mesela iki küçük çocuğu dövüştürmek için birine: ‘Arkadaşının kulağına dokunamazsın’ der, çocuk yapmazsa ‘korkuyorsun’ diye tahrik eder. Çocuk arkadaşının kulağına dokununca öbür çocuğa dönüp: ‘Ulan sen ölü müsün? Kulak namus demektir’ diyerek öbür çocuğa iki yumruk vurdurur, kavga başlayınca kıs kıs gülerek keyfe gelir.
***
Bazı arkadaşlar da toplamayı iyi yaparlardı. Matematikte toplamanın çok kolay olduğunu söylerler. Fakat bu iş insan toplama, iş yaptırma, saygı kazanma, adam idare etme meselesine gelince hiç de öyle kolay bir iş değildir.
***
Toplama meselesinde bazı insanlar zekasını kullanarak iki kişinin arasındaki dargınlığı gidermek için muhatabın birine varır; ‘arkadaşın seninle barışmak istiyor’ diyerek karşıdakinin yumuşamasına sebep olur.
***
Yine bazı insanlar da işçilerin hakkını zamanında verip küçük de olsa hediyeler vermek suretiyle dar günlerinde maddi ve manevi destekle kalplerini kazanarak toplamayı başarır.
***
Kendini beğenmiş bir kız, ilk talibini uzun boylu olduğu için ‘uzun ulama’ diye kınayıp doksan Osmanlı, yüz adet beş yüzlük altın istemiş. İkinci talibine zayıf ve cılız olduğu için: ‘Ben çebiçle çift mi koşacağım’ diyerek geri çevirmiş.
***
Daha nice beğenmediği taliplerini küçük düşürücü sözlerle döndürdükten sonra biriyle evlendi. Beyi tarafından başına neler geldiğini gözlerimle gördüm ve ürktüm. Boşuna dememişler ‘ayıp olmasına rağmen büyük lokma ye ama büyük laf etme’ diye.
***
Kıssa: İsmini hatırlayamadığım İslam büyüklerimden biri şöyle buyuruyor: ‘Birisini kınadım yirmi iki sene sonra başıma geldi. Sohbet salonlarında hanımlarımız, kahve köşelerinde ve işyerlerinde erkeklerimiz, evlatlarınızı ve torunlarınızı düşünün de öyle konuşun!