102’si tutuklu, 76’sı itirafçı toplam 402 zanlı… Tam bir ansiklopedi büyüklüğünde 3 bin 900 sayfa… Saatlerce değil, belki de günlerce okusan bitmeyecek iddialarla dolu. Ama bazı zat-ı muhteremlere sorsanız “siyasi”… Bazılarına göre ise “içi boş”!
***
Yahu Allah aşkına, aylardır söylüyoruz, varsa bir sözünüz, bir kelamınız söyleyin de bilelim. Meydanlarda algı yapmakla, her söylediğinizi doğru kabul eden kitleye belki sözleriniz gerçekmiş gibi gelebilir ama kamuoyu vicdanında mahkûm olduğunuzu şimdiden söyleyebilirim.
***
Elbette Türk Milleti adına karar veren Yüce Türk Adaleti en doğrusunu ortaya koyacaktır. Yapılacak yargılama sürecinde her şey gün yüzüne çıkacaktır. Fakat burada “boş” diyenler, gerek iddia makamının hazırladığı iddianame gerekse itirafçıların ifadeleri hakkında neden adam akıllı bir açıklama yapmıyorlar? Boş yaparak iddialar çürütülmez! Lafla da peynir gemisi yürümez.
***
Örneğin, Ali Nuhoğlu’nun, Adem Soytekin’in, Yakup Öner’in veya Ertan Yıldız’ın ortaya koyduğu itiraflar için neden somut bir delil sunarak cevap vermezler? Neden bir basın toplantısı düzenleyip ellerinde varsa belgeleri ortaya koyarak milletin gözünde aklanmak yerine gece gündüz algı peşinde koşarlar?
***
Bakın beyler, günlük hamasi söylemlerle belirli bir kitleyi sürükleyebilir, tabanınızdaki bir kesime şirin görünebilirsiniz. Ancak mahkeme günü geldiğinde bu söylemlerin bırakın yarısını, üçte biri bile gerçek olsa mahcup olursunuz; yüzünüz kızarır. Tabi utanma duygunuz varsa utanırsınız.
O zaman ne olur biliyor musunuz? Bugün “altı boş, üstü boş” diyerek inlettiğiniz meydanlarda, başta kendi tabanınız olmak üzere herkes size “boş yapmayın beyler” demeye başlar.
***
Burası bir hukuk devleti. Siz inansanız da inanmasanız da gerçekler böyle. Varsa bir yanlış, üst mahkemeye gider haklılığınızı ispat edersiniz. Amacınız farklıysa ki öyle olduğu anlaşılıyor, o zaman atalarımızın deyimiyle bekleyin ve günü geldiğinde görün ki “Şeriatın kestiği parmak acımaz.”
***
Asıl mesele de tam burada başlıyor. Çünkü şu anda konuşanların çoğu gerçeği değil, kendi tabanlarını oyalamayı tercih ediyor. Kendi kitlesini diri tutmak için gürültü yapıyor. Bugün lafla doldurulan boşluklar yarın orada olmayacak. İşte bu yüzden kaçanlar daha çok kaçıyor, susanlar daha çok susuyor. Çünkü gerçek, en gürültülü propaganda kampanyasından bile daha ağırdır.
***
Haksızlığa uğradığınıza inanıyorsanız yol belli. Üst mahkemeye gider, itiraz eder, belgenizi koyarsınız. Ama niyet adalet değilse, mesele başka bir hesapsa o zaman kim ne derse desin sonuç yine değişmez.