BİTSİN ARTIK BU REZALET!

Abone Ol

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar önce “Dünyanın en güzel şehri” diye övgüyle bahsettiği, sözüm ona turizmin başkenti Antalya için bugün aynı ifadeyi bizler de kullanabilir miyiz?

Çarpık yapılaşmanın, beton yığınlarıyla yapılan yozlaşmanın ve her gün sancı çekilerek yaşanan trafik rezaletinin içinde kalan bir yer için bırakın “dünyanın en güzel şehri” demeyi, ülkemizin en güzel şehri demeye bile bin şahit ister.

***

Ulaşım master planı olmayan, gelişim ve dönüşüm stratejisi belirlenememiş; birkaç göstermelik cadde ve yol güzergâhı dışında her yerinde adeta mum yanan bu güzelim şehir, her geçen gün daha da yaşanmaz bir hâle geliyor. Tanıtırken “mega kent, turizmin başkenti” diyoruz ama aslında dünyanın sıradan bir köyüne dönüştüğünü göremiyoruz maalesef.

***

Her türlü rezaleti görmezden gelsek bile trafik çilesini asla yadsıyamayız. Allah aşkına, mega kent denilen bir yerde 5-6 kilometrelik bir yol saatlerce sürer mi? Kaplumbağayla yarışsanız, vallahi billahi mağlup olursunuz. Çünkü o kadar yavaş ilerliyorsunuz ki, anlatılmaz, yaşanır resmen.

Hele bir de motosikletler var ki…

Bir kırmızı ışıkta durduğunuzda etrafınızı öyle bir sarıyorlar ki, kendinizi Amerikan filmlerindeki kovalamaca sahnesinde yakalanan zanlı gibi hissediyorsunuz.

***

Allah aşkına, yok mu bunun bir çaresi? Nereye varacak bu işin sonu? Türkiye’nin en fazla motosiklet ve araç yoğunluğuna sahip şehri hâline gelen Antalya’da, eğer birileri elini taşın altına koymazsa, yakın zamanda yaşanamayacak bir tablo ortaya çıkacak.

Işık uygulamasından kavşak düzenlemelerine, alternatif yolların açılmasından çok daha farklı çözümlere kadar radikal kararlar alınmazsa, o zaman cümlemize geçmiş olsun.

***

Bir zamanlar deniziyle, doğasıyla, havasıyla, insanıyla övündüğümüz bu şehir, şimdi betona sıkışmış bir hayata mahkûm. Her köşesinde bir şantiye, her sokağında bir korna sesi, her sabahında bir telaş… Şehrin ruhu adeta asfaltın altına gömülmüş durumda. Eskiden Antalya denince akla huzur, mavi, yeşil ve sıcak bir tebessüm gelirdi. Şimdi ise kaos, gürültü ve sabırsızlıkla anılıyor.

***

Her gelen kendi çıkarına göre şekil veriyor bu kente. Kimi rant peşinde, kimi vitrin projeleriyle göz boyama derdinde. Oysa Antalya’nın ihtiyacı gösteriş değil, nefes alabileceği bir düzen. Ulaşımda plan, çevrede denetim, yaşamda kalite gerek.

SON SÖZ

Kent kimliği kayboldukça, burada yaşayanların da huzuru yavaş yavaş eriyor. Artık birilerinin çıkıp “Yeter!” demesi gerekiyor. Antalya’yı yeniden Atatürk’ün övgüsüne layık hâle getirmek istiyorsak, önce şehre kulak vermeliyiz.

{ "vars": { "account": "G-2WKLC3DMKW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }