BEKA MESELELERİMİZ!

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Meclisi, eylül ayı toplantısını dün gerçekleştirdi. Öncesinde Müşterek Komiteler, Meclis salonunda bir araya geldi.

Abone Ol

BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, komite üyelerine seslendi. AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan da komite başkanı olarak salondaydı.

Komitelerin çalışmalarından sitayişle bahseden ve alınan sonuçları hatırlatan BTSO Başkanı İbrahim Burkay’ın konuşmasında üretim ve ticaret hayatının ihtiyaçlarına yönelik şu realist mesajları öne çıktı:

Hatırlayacağınız gibi bu ayın başında Türkiye CumhuriyetMerkez Bankası Başkanımız Sayın Fatih Karahan’ı da Odamızda ağırladık.

Bu görüşmede de ifade ettiğimiz üzere; enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan sıkı para politikaları fiyat istikrarına katkı sağlıyor. Ancak aynı zamanda üretim ve ticaret için hayati önemde olan finansmana erişimi zorlaştırıyor.

Bizim üretimden, ihracattan vazgeçme lüksümüz yok. Ancak mücadelemizi rakiplerimizle eşit şartlarda sürdürmek istiyoruz.”

Bu ifadelerden ne anlıyoruz?

TCMB’nin uyguladığı ‘sıkı para politikası’ yani ‘yüksek politika faizi’ yani ‘piyasaya TL arzının kısıtlanması’,talep enflasyonunu baskılıyor, güzel!

Fakat iş dünyasının yatırım ve işletme sermayesi için ihtiyaç duyduğu kredi maliyetini artırıyor. Haliyle sermaye yapısı zayıf KOBİ’ler krediye erişemiyor ve netice, ekonomik daralmanın hızlanması!

***

Kredilerin üretim odaklı firmalara yönlendirilmesi, reel sektörün ihtiyaçlarına uygun selektif politikaların uygulanması ve finansman maliyetlerinin öngörülebilir şekilde düşürülmesi artık ertelenemez bir ihtiyaçtır.

Politika faizi ile piyasa faizleri arasındaki makas, üretim, yatırım ve ticaret ortamının tüm tarafları üzerinde ağır yükler oluşturuyor. Mevcut reel faiz seviyesinin sektörlerimizin üzerinde oluşturduğu bu yükü hızla hafifletmek zorundayız.

Bu nedenle faiz indirimlerinin yıl sonuna kadar çok daha güçlü indirimlerle sürdürülmesini de her fırsatta dile getirmeyi sürdürüyoruz.”

Bu mesajlardan ne anlıyoruz?

Selektif yani tercihli kredi politikalarının uygulanmasına çağrı yapılıyor. Yani sektörün ihtiyacı ne ise ona uygun kredi verilsin. KGF destekli krediler gibi…

Yani sıkı para politikasında genel bir gevşemeye yerine hedef odaklı kredi genişlemesini öneriyor.

Bir başka vurgu ise politika faizi ile piyasa faizi arasındaki makas. Bu da TCMB’nin indirim sinyallerinin piyasaya geç yansıdığına işaret ediyor.

***

“Ayrıca TL ticari kredilerde yüzde 1,5, KOBİ kredilerinde yüzde 2,5 oranında uygulanan büyüme sınırlarının yükseltilmesi, kredi akışını artırarak üretim ve yatırım iştahını canlandıracaktır.

Temmuz ayında uygulamaya alınan 30 milyar TL’lik Nefes Kredisi kısa sürede iş dünyamız için adeta bir can simidi oldu. Ancak finansman ihtiyacımızın büyüklüğü düşünüldüğünde, en az 30–35 milyar liralık yeni bir paketin süratle devreye alınması da artık kaçınılmazdır.

İhracatçılarımızın döviz gelirlerini TL’ye çevirdikten sonra yeniden döviz almak zorunda kalmaları, kur farkından doğan kayıplara yol açıyor. Bu noktada döviz dönüşüm desteğinin devamı, reeskont kredilerinde günlük limitin 5 milyar TL’ye çıkarılması ve maliyetlerin düşürülmesini de her fırsatta dile getirmeyi sürdürüyoruz.”

Bu açıklamalardan ne anlıyoruz?

Özellikle KOBİ’ler açısından konunun hayat memat niteliği taşıdığı ortada. KOBİ’leri bu fırtınalı sularda yüzeyde tutmak için yeni bir can simidine daha ihtiyaç var.

Yoksa bu gidiş hem piyasa dışı borçlanma yollarıyla kayıt dışılığı büyütecek hem de işletmelerin küçülmesiyle yapısal sorunları derinleştirecek.

***

Komitelerin ardından BTSO Meclisi toplandı. Meclis gündemi dahilinde söz alan Meclis Üyelerinden Gıyasettin Bingöl ve Şeref Demir’in açıklamaları dikkat çekti.

Özel okul sahibi Bingöl, eğitime aşağıdan gelen öğrenci sayısının giderek azaldığını ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi ‘doğum oranı’ düşüklüğünün bir ‘beka meselesi’ olduğu istatistiksel verilerle ortaya koydu.

Bir meclis üyesinin ‘bunun nedeni nedir?’ şeklindeki sorusuna Bingöl’ün verdiği‘doğurmuyorlar’ yanıtı salonda tebessümle yankı buldu.

Elbette bu acı bir tebessümdür! Tespitlerinde haklı olan Bingöl’ün ‘doğurmuyorlar’ yanıtı, bir durumun özeti olsa da nedenselliğini irdelemekten uzak!

Zira insanları çocuk sahibi olmaktan uzaklaştıran sebepleri konuşmadan ve sorun olarak addedilen konuya çözüm önerileri geliştirmeden ‘doğurmuyorlar’ diye eleştirmek yahut ‘doğursunlar’ çağrısında bulunmak bilimsellikten uzak gündelik bir yaklaşım olur…

Mesela Bingöl’e sormak lazım, okullarındaki kadın çalışanların durumu nedir? Çocuk yapabilecek ekonomik ve çalışma rahatlığına sahipler mi?

Bingöl, kürsü konuşmasını ‘böyle giderse müteahhitlerin daha fazla konut üretmesine gerek yok’ türünde bir ifadeyle tamamladı.

Ardından kürsüye çıkan müteahhit Şeref Demir, doğum oranının düşüklüğü konusunda Bingöl’e katıldığını ancak konut üretimi konusuna itirazı dile getirdi.

Aynı zamanda İMSİAD Başkanı da olan Demir, mevcut yapı stokundaki yüksek risk nedeniyle kentsel dönüşümün de tıpkı doğum oranı gibi bir ‘beka meselesi’ olduğunun altını çizdi.

Takip edenler hatırlayacaktır, geçen günkü ‘deprem dairesi’ yazımda ‘kentsel dönüşüm komisyonu ne oldu?’ diye sormuştum. Demir de kürsü konuşmasında salonda bulunan AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan’a seslenerek bu konuyu sordu…

Kentsel dönüşüm konusunda Büyükşehir Belediyesi’nin için düştüğü atalet, sürecin hızlanması ve kentin biran evvel depreme dirençli kılınması adına bu komisyonun gerekliliğini ortaya koyuyor.

Neyse ki Bursa, kamu idaresi adına şanslı olduğu bir dönemden geçiyor.

Sektör, Bursa Vali’mizSayın Erol Ayyıldız himayesinde kurulacak bu yapının,kent adına sağlıklı sonuçlar doğuracağına inanıyor.

Sayın Vali’mizin geçen süre zarfında birçok konuda iyileştirici dokunuşları hemen her kesimin takdir ve teşekkürüne konu oluyor, bu konuda da zat-ı âlilerinin kente kalıcı bir iz bırakacağına inanılıyor.

***

Bursalılara saygıyla…

{ "vars": { "account": "G-2WKLC3DMKW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }