MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partinin TBMM Grup Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu. İşte MHP lideri Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları:
"Yurt içinde ve yurt dışında; televizyon ekranlarından, radyo kanallarından, sosyal medya platformlarından bugünkü toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda huzurlu ve güvenli bir hayatın mücadelesini veren bütün kardeşlerimize kalbi selamlarımı iletiyor, alayını birden hasret ve muhabbetle bağrıma basıyorum.
"ÜZÜNTÜMÜZ TAŞKIN VE TARİFSİZDİR"
Tam bir hafta önce hepimizi yasa boğan, milli yürekleri acıyla dağlayan, gözyaşlarını sel olup akıtan elim bir uçak kazası yaşadık. Türk Silahlı Kuvvetler envanterine kayıtlı C-130 tipi bir askeri kargo uçağımız, 11 Kasım 2025 tarihinde Azerbaycan’ın Gence şehrinden Türkiye’ye gelmek üzere havalandıktan bir müddet sonra Gürcistan hava sahasında maalesef düşmüştür.
Azerbaycan’ın 8 Kasım Zafer Bayramı Günü münasebetiyle uçuş yapan F-16’ların bakım ekibinin yanı sıra uçağın mürettebatıyla beraber 20 kahramanımız görev dönüşünde şehadete yürümüşlerdir. Gerçekten de üzüntümüz taşkın ve tarifsizdir.
Hava Pilot Yarbay Gökhan Korkmaz, Hava Pilot Binbaşı Serdar Uslu, Hava Pilot Binbaşı Nihat İlgen, Hava Uçak Bakım Üsteğmen Emre Mercan, Hava Pilot Üsteğmen Cüneyt Kandemir, Hava Uçak Bakım Astsubay Kıdemli Başçavuş Nuri Özcan,
Hava Uçak Bakım Astsubay Kıdemli Başçavuş Ümit İnce, Hava Uçak Bakım Astsubay Başçavuş Hamdi Armağan Kaplan,
Hava Uçak Bakım Astsubay Başçavuş Burak Özkan, Hava Uçak Bakım Astsubay Başçavuş İlker Aykut, Hava Uçak Bakım Astsubay Başçavuş Akın Karakuş, Hava Uçak Bakım Astsubay Başçavuş Emrah Kuran, Hava Uçak Bakım Astsubay Başçavuş Ramazan Yağız, Hava Uçak Bakım Astsubay Üstçavuş Emre Altıok, Hava Uçak Bakım Astsubay Üstçavuş Berkay Karaca,
Hava Uçak Bakım Astsubay Üstçavuş Burak İbbiği, Hava Uçak Bakım Astsubay Üstçavuş İlhan Ongan, Hava İkmal Astsubay Kıdemli Çavuş Ahmet Yasir Kuyucu, Hava Ulaştırma Uzman Çavuş Cem Dolapçı, Hava Ulaştırma Uzman Çavuş Emre Sayın.
Bu kahraman vatan evlatlarının şerefli isimleri milli gönüllere kazınmış, geride bıraktıkları aileleri ise hepimizin namusuna emanet edilmiştir. Her birisinin ayrı hikayesi, her birisinin ayrı beceri ve kabiliyeti vardı. Hem asker olarak hem uzmanlık alanlarında iyi yetişmişlerdi. Hepsi de milletimizin tertemiz sinesinden doğan yüzleri kavruk Anadolu çocuklarıydı. Al bayrağa sarılı naaşları 17 ilimizde gözyaşlarıyla toprağa verildi.
"TÜRK MİLLETİNİN GÖKLERDEKİ PARLAYAN YILDIZI OLDULAR"
Tabutlara sarılan şehit çocukları, vatan sağ olsun diyen şehit babaları, dizlerine vuran şehit anaları, yarım kalmış hayalleriyle boynu bükük şehit eşleri içimize kor gibi düştü. Onlar faziletle ve fedakârca mücadele ettiler. Türk milletinin göklerdeki parlayan yıldızı oldular. Şimdi de ilahi rahmet ve mükafatla cennete gittiler.
Yirmi kahraman şehidimizin her birisine, ayrıca Orman Genel Müdürlüğü’nün Hırvatistan’da düşen uçağında şehit olan görevli pilotumuz Hasan Bahar’a Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum; muhterem ailelerinin, mesai ve silah arkadaşlarının, elbette büyük Türk milletinin başı sağ olsun diyorum.
C-130 tipi kargo uçağımızın nasıl ve niçin düştüğü, bu elim olayın geri planındaki esrar perdesi kuşkusuz aydınlanacak, bütün ihtimaller dikkatten ve gözden kaçırılmadan incelenecektir. Kaldı ki talep ve beklentimiz de budur. Fakat şu hususu da söylemeden geçemeyeceğim; Askeri kargo uçağımızın düşmesi kamuoyuna yansımasından hemen sonra bilhassa sosyal medya vasıtasıyla yapılan maksatlı ve marazi yorum ve değerlendirmelerin iyi niyetten mahrum olduğu çok açıktır. Karanlık mahfillerce üretilen dezenformasyon kampanyasının nerelere kadar uzandığı, nasıl bir yalan ve iftira düzeneğinin harekete geçirildiği her türlü izah ve ifadeden varestedir.
Resmi açıklamayı öğrenme zahmetine tenezzül etmeden fiili kaza-kırım heyeti gibi yayın ve yorum yapanların, oturdukları yerden bilirkişilik taslayanların cehil cüretkârlıkları saklanamayacak düzeyde ortadadır. Arama kurtarma çalışmaları yapılıyorken bile milletimize devamlı yalan yanlış malumatları servis edenlerin insanlıklarından dahi şüphe duyulmalıdır. Esasen amaç üzüm yemek değil bağcıyı zorda bırakmaktır.
Kara günümüzde, acının en ileri derecesinde, şehitlerimizin ocaklara düşen ateşinin hepimizi yaktığı bir dönemde spekülasyon değirmenine su taşıyanlar, neredeyse kesin hükme varanlar Türkiye aleyhtarı çevrelere kuklalık yapmak dışında bir işe yaramayan utanmazlardır. Askeri kargo uçağımız düştü mü yoksa düşürüldü mü? Sorusunun cevabı, ya da düştüyse buna neden olan amillerin nelerden ibaret olduğu, yok eğer dış bir müdahaleyle düşürüldü ise fail mihrakların hüviyetleri elbette belirlenecek, ona göre de bir eylem planı inanıyorum ki temin ve tertip edilecektir.
Zorlu ve sıkıntılı günleri devlet ve millet aleyhine bir dedikodu furyasına çevirenlerin maskeleri ümit ediyorum ki indirilecektir.
Devletimize güven ve itibar asıldır. Milletimize doğru ve isabetli bilgiler vermek, komplo teorilerine kapalı durmak ahlaki bir mükellefiyettir. Kara kutunun deşifre edilmesine eş zamanlı olarak kaza-kırım heyetinin rapor formatında hazırlayacağı çalışmalarının sonuçlanmasını sabırla beklemek lazımdır. Allah’tan niyazım, milletimizi ve devletimizi görünür görünmez kaza, bela ve her türlü afetten sonsuz kudretiyle muhafaza etmesi, rahmet ve himayesini üzerimizden esirgememesidir.
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİ MİLLETİN SARSILAMAZ, SAKATLANAMAZ POLİTİK VE DEMOKRATİK GAYESİDİR"
Türkiye, birbirine eklemlenerek ilerleyen güçlü adım ve atılımlarla feleğin çemberini kıracak, yeni yüzyıla Türk milletinin mührü vurulacaktır. Geçmişten duyacağımız bir pişmanlık, gelecekten dolayı da herhangi bir endişemiz yoktur ve olmamalıdır. Kültürel zenginliğimiz, sosyal sermayemiz, beşeri cevherimiz, ekonomik direncimiz, politik mukavemetimiz, demokrasi müktesebatımız, diplomatik enginliğimiz, hepsinin de fevkinde milli birlik, kardeşlik ve dayanışma kararlılığımız ülkemizin mukayeseli ve stratejik üstünlüğünü resmetmektedir.
Karamsarlığı devamlı ve sistemli biçimde aşılayanların önünde iman ve irade kuvvetimizle durmaktan başka seçeneğimiz yoktur. Daha iyi, daha huzurlu, daha güvenli, daha kaynaşmış, daha kucaklaşmış, daha müreffeh, daha gelişmiş ve çok daha yükselmiş bir Türkiye tablosu hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu mühim sorumluluğun icrası ve ikmali hususunda elimizden geleni yapmakla tarihe ve millete karşı önşartsız vazife üstlenmiş haldeyiz.
Korkuları canlı tutmak, iyimser havayı zehirlemek, umutları köreltmek, ön yargıları sürdürülebilir şekilde kışkırtmak için yeni mevziler arayan, uçurumlarla çevrili yolların temelini kazan kifayetsiz muhterislere karşı azami dikkat etmek zorundayız.
Terörsüz Türkiye hedefi, son yüz yıl içinde yakaladığımız en önemli ve tarihi fırsatlardan birisi, belki de birincisidir.
Bu kapsamda ülkemizin makus talihi değişecek, üzerimizde hesap yapan menhus ve menfur emeller boşa düşecek, Türk milleti göz alıcı ve aynı zamanda kalıcı bir bahar havasına kavuşacaktır. Terörü siyasi nema olarak kullanan, sözde vatansever ve milletsever pozlar veren fesat ve nifak yuvaları Allah’ın izniyle çöküp gidecektir. Niyet hayırlı, inşallah netice de hayırlı olacaktır.
Suyu bulandırmaya çalışanların suçlayıcı ve küstah siyasi tavırları milletimiz nezdinde hükümsüz ve itibarsızdır.
Bir devlet politikası haline gelen terörsüz Türkiye hedefini baltalamak için devreye giren, iyi kisvesiyle dalavereye heves eden siyasi devşirmelerin, devlet-millet kenetlenmesini anlayacak kadar akli ve fikri seviyeleri elbette yoktur.
Türkiye’nin bugünkü hassas ve nazik döneminde herkesin sorumluluk ruhuyla, uzlaşmaya yatkın davranış kalıbıyla ve üslup saygınlığıyla hareket etmesi yegane dileğimizdir. Hep dediğimiz gibi, her şey Türkiye içindir. “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışı bizim siyasetimizin ana omurgasıdır.
Tarihin sararmış ve solmuş yapraklarından, araya araya bulup çıkardığımız nice acı veya parlak hatıranın ivmesiyle istikbalin yol haritasını çizmenin, istiklalimizi ve milli varlığımızı canımız pahasına korumanın derdindeyiz, peşindeyiz. Tarih, geçmiş olayların pul koleksiyonu yapar gibi toplanmasıyla sınırlı gösterilemez, böylece de takdim ve teşhir edilemez. Yayı ne kadar geriye çekersek oku o denli uzağa atmamıza benzer şekilde, ne kadar geriye bakarsak, o kadar uzağı görmemiz kaçınılmaz bir hayat ve tarih gerçeğidir.
Bildiğiniz üzere, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş köprüsü TBMM’dir. Hazırlık ve mayalanma dönemi ise kongreler marifetiyle, yani demokratik yollarla icra edilmiştir. Silah, siyaset ve stratejiye tutunmuştur.
Aşağıdan yukarıya doğru yükselen bir seçim, temsil ve vekalet ağı üzerine kurulu bulunan ve katılımın esas alındığı kongre hareketleri Osmanlı İmparatorluğu’nun içine düşmüş olduğu derin bunalımın ancak demokrasi ile çözülebileceğini göstermiştir.
Kısaca temas etmek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti bir demokrasi zaferi, mücadele bereketi, muazzam bir halk hareketidir.
Millet, devleşmiş, devletleşmiş, müstevli akınlarını devirmiştir. Anlatmak ve açıklamak istediğim özetle şudur: Türk devlet felsefesine hangi açıdan bakarsak bakalım, devlet millettir, millet de devlettir. Devlet, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
İkisini birbirinden ayırmak, ayrı ayrı değerlendirmek, zaman zaman da çatıştırmak fahiş bir yanlış olmanın yanı sıra, devlet umurunu ve onurunu hazmedemeyen nevzuhur demokrat yobazların handikap ve hüsranıdır.
Bu nedenle “Terörsüz Türkiye” hedefi mahut ve malum bir devlet politikası olduğu kadar milletin sarsılamaz, sakatlanamaz politik ve demokratik gayesidir. Türkiye’nin politik sinir sistemini bozmanın peşinden gidenler, devlet-millet birlikteliğini budamanın peşin hayaliyle geviş getirenler çok derin hayal kırıklığı eşliğinde mahcup ve mağlup olacaklardır.
"GEREKİRSE KENDİM İMRALI'YA GİDERİM"
Terörsüz Türkiye, gülen çocukların, sevinen anaların, huzurlu gelinlerin, sabırla şükür arasında ömür geçiren ümitli babaların remzidir. Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge, mazlumların gelecek ve gerçekleşecek olan güvenli ve güçlü hayatlarının bereketli membaıdır. Yüze yüze kuyruğa gelinmiştir. Çıktığımız sahilde gemiler yakıldığından geriye dönüş imkanı da kalmamıştır.
Bugün 17’inci toplantısını yapacak olan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu artık son düzlüğe girmiştir. Hazırlanması gündemde olan, sınırları millet-devlet hassasiyet ve hükümranlık haklarıyla ihata edilmesi gereken yasal, hukuki ve demokratik çerçevenin önümüzdeki sürecin yol haritası olması hepimizin ortak kanaat ve kararıdır.
Bundan sonra İmralı’ya gidecek heyetin teşekkül ve tespitinin yapılması da muhtemeldir. Günlerdir süregelen İmralı’ya gidilsin mi gidilmesin tartışmalarına bir nokta koyulmalıdır. Dürüst ve samimi ölçülerde Terörsüz Türkiye hedefinin hayat ve zemin bulması isteniyorsa, İmralı’ya gidilmesine ayak sürümenin hiçbir manası da olmayacaktır. Sürecin asıl muhataplarından birisiyle doğrudan temas kurulmayacaksa sonuç nasıl alınacak, ilerleme nasıl kaydedilecek? Şayet Meclis’te kurulan komisyon bu çerçevede karar alamazsa, hiç kimse bu ziyarete yanaşmazsa, herkes üç maymunu oynamanın merakında ısrar ederse, açık açık söylüyorum; alırım yanıma üç arkadaşımı, kendi imkanlarımızla İmralı’ya gitmekten gocunmam, çekinmem, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten de imtina etmem.
Karanlıkta göz kırpmam, ipe un sermem, söyleyeceğim ne varsa mertçe, özgüven içinde muhatabımın gözünün içine baka baka söylerim. PKK’nın lağvedilmesinin hitamında bütün kanlı silahların ya teslimi ya da yakılması mukadder bir akıbet olarak önümüzde durmaktadır.
Suriye’de SDG/YPG’nin merkezi hükümetle entegrasyon müzakereleri, alınan mesafeler, bazı provokasyonların varlığına rağmen diyalogların günbegün makul bir çizgide seyretmesi kayda değerdir. Suriye Cumhurbaşkanı’nın ABD Başkanı’yla gerçekleşen yapıcı ve olumlu görüşmesi barışçıl arayışları kamçılamasının yanında, 10 Mart Mutabakatının uygulanması için net mekanizmalar üzerinde uzlaşılması memnuniyet vericidir.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE, TERÖRSÜZ BÖLGE” HEDEFLERİNİN NERESİ KÖTÜDÜR?"
Mazisi 41 yılı bulan, esasen ideolojik feyzi 1,5 asra yaklaşan ağır ve silahlı bir musibeti ülke gündeminden tamamıyla çekip çıkarmanın yanlış olan yanı nedir? İşkembeden sallayanları, takılmış plak gibi aynı ezberleri seslendirip duranları terörün bitişi niye rahatsız etmekte, niçin deliye çevirmektedir?
Ruhları vücutlarından başıboş gezen sipariş ve tasarlanmış milliyetsiz milliyetçiler, sorarım sizlere, terörün sona ermesiyle vasat bulacak şahlanmış Türkiye, tomurcuk tomurcuk açmış barış ve huzur neden uykularınızı bu kadar kaçırıyor? Müzakere yokken, mütareke yokken, taviz yokken, teslimiyet yokken, gizli pazarlık yokken, hepsine birden var demek, sürekli çürük tahtaya çivi çakmaya kalkışmak manen, ahlaken ve vicdanen utanç duyulacak bir yüzsüzlük değil midir?
"İMRALI'YA GİTMEME İZİN VERİYOR MUSUNUZ?
Dava arkadaşlarıma sesleniyorum; İmralı'ya gitmeme izin veriyor musunuz? İşte milletin özü burada, milletin öz kararı da burada diye sesleniyorum.
İBB İDDİANAMESİ
Hukukun üstünlüğü hepimiz için bağlayıcıdır. Hiç kimsenin ayrıcalığı yoktur. İddianamenin karalanması CHP'ye bir şey kazandırmayacak. Bizim 2 konuda sahibi beklentimiz vardır. 1- Yargılama hızla yapılmalı, geciken adaletin adalet olmayacağı ortadadır. 2- Yargılama en başta TRT olmak üzere tüm TV'lerde izletilmelidir. Türk milleti olan biten ne varsa öğrenmelidir. İddianamenin ayrıntısına girmeyeceğim. Bilen de bilmeyen de gece gündüz ahkam kesmektedir.
Aziz Atatürk'ün kurduğu CHP adına ekosistem denilen mafyalaşmış bir oluşum tarafından bedeli mukavilince satın alınmıştır. Zanlılar bellidir. CHP yönetimi milletimizin verdiği vergileri gasbederek siyaset operasyona alet etmişlerdir. Emeklilerimizin parası CHP'nin para kulelerindedir. Bunun adı hortumculuk değil yüzyılın soygunudur.
Bugünkü şartlarda dünya nüfusunun yüzde 60'ı açlıkla yüz yüzedir. Ne ekonomi eski ekonomi ne dünya eski dünyadır.
Haramzadelerle hesaplaşmalıyız. Türkiye ekonomisi toparlanma ve düze çıkma aşamasındadır. Fiyat istikrarı sağlanacaktır. Bu amaca ulaşabilmek için yolsuzluk bataklığını kurutmak zorunluluktur.
Karanlıktan şikayet etmek yerine bir mum da biz yakabiliriz."